mektup yazmayı eskiden beri çok seven biri olarak “elektronik posta” kavramının ne anlamlar taşıdığı üzerine düşünmek gerektiğine inanıyorum. birkaçı tuvalette olmak üzere çeşitli ortamlarda bu konu üzerine düşündüm ve bazı sonuçlara vardım.
1) el yazısı, daktilo yazısı ve ekranda görünen yazı arasında “kişilik” göstergesi farkı var. el yazısından ekran yazısına doğru kaybolan bu karakter kaybı sadece biçimsel anlamlar taşımıyor. acele acele mi yazılmış, yavaş yavaş özenilerek mi yazılmış, karalamalar, silinmeler var mı, sağına soluna bir şeyler çiziktirilmiş mi, kalem değişikliği yapılmış mı, kağıdın üzerinde lekeler (çay, kahve, portakal....) var mı, sayfa bir defterden mi koparılmış, koku falan sürülmüş mü...
2) mektup cepte taşınabilir, yağmur yağıyor olsa bile çıkarılıp okunabilir. ama bir diz-üstü olduğu bile varsayılsa, bilgisayardaki iletiye o denli özgürce ulaşamaybilirsiniz.
3) çok özel şeyler içeren bir mektubu saklamak ile bir iletiyi bilgisayarın dosyaları arasında saklamak arasında bir heyecan, gizem farkı olduğu aşikar.
4) kimse yazdığı mektuba reklâm falan eklemez.
5) insanlar kendilerine gelen mektupları biriktirmeye eğilimlidirler ama bilgisayarlarına gelen e-postalara karşı bu eğilimin derecesi düşüktür. ne kadar özel (aşk ya da dostluk içerikli ) olursa olsun, bir e-posta, listedeki diğer “mail”lerden farksızdır.
6) size gelen bir e-postayı o anda (veya daha sonra) sadece sizin okuduğunuz kesin değildir. bu, kapınızı kapatıp, yatağınıza geçip, zarftan çıkardığınız mektubu okumaya başlamanızla kıyaslandıkta; aslında odanızda ama sizinle aynı şehirde bile olmayan biri tarafından izlenmeniz gibi bir şeydir.
7) bir mektup yorgun görünebilir ama bir e-posta her zaman aynıdır. sararmaz, solmaz, yırtılmaz, yanmaz... bununla beraber e-posta, sadece teknik bir sorundan kaynaklı bile yok olabilir?
8) klavyenin rahatlığında uzun uzun yazılan bir mektup, çok kısa bir sürede alıcısına ulaşır. öyle günlerce haftalarca beklemeye gerek yoktur; karşı tarafın mektubu birkaç saniye içinde geliverir. oysa "mektup bekleme" özel bir heyecandır.
9) elektronik posta yazarken kağıt, kalem, zarf bulmak, pulla falan uğraşmak gereksizdir.
10) tüm yazdıklarınızın (daha mektubunuzu bitirmeden) birden bire kaybolabilir (elektrik kesilebilir, bilgisayar kilitlenebilir vs) ve bu, mektubunuzun posta idaresince kaybedilmesine göre oldukça sık gerçekleşir.
9) “bu mektubu okuduktan sonra on kişiye göndermezseniz başınıza türlü belalar gelir” konseptli mektuplar eskiden çok daha gizemli ve “şirin”lerdi…
mektubun yerini elektronik postanın alması, her alanda görülen "teknolojinin getirdikleri" diye kucak açılan değişimlerden sadece bir tanesidir. mektup/e-posta ayrımı hayatı algılayış ve yorumlayış anlamındaki değişimlerin de işaretlerindendir.
1) el yazısı, daktilo yazısı ve ekranda görünen yazı arasında “kişilik” göstergesi farkı var. el yazısından ekran yazısına doğru kaybolan bu karakter kaybı sadece biçimsel anlamlar taşımıyor. acele acele mi yazılmış, yavaş yavaş özenilerek mi yazılmış, karalamalar, silinmeler var mı, sağına soluna bir şeyler çiziktirilmiş mi, kalem değişikliği yapılmış mı, kağıdın üzerinde lekeler (çay, kahve, portakal....) var mı, sayfa bir defterden mi koparılmış, koku falan sürülmüş mü...
2) mektup cepte taşınabilir, yağmur yağıyor olsa bile çıkarılıp okunabilir. ama bir diz-üstü olduğu bile varsayılsa, bilgisayardaki iletiye o denli özgürce ulaşamaybilirsiniz.
3) çok özel şeyler içeren bir mektubu saklamak ile bir iletiyi bilgisayarın dosyaları arasında saklamak arasında bir heyecan, gizem farkı olduğu aşikar.
4) kimse yazdığı mektuba reklâm falan eklemez.
5) insanlar kendilerine gelen mektupları biriktirmeye eğilimlidirler ama bilgisayarlarına gelen e-postalara karşı bu eğilimin derecesi düşüktür. ne kadar özel (aşk ya da dostluk içerikli ) olursa olsun, bir e-posta, listedeki diğer “mail”lerden farksızdır.
6) size gelen bir e-postayı o anda (veya daha sonra) sadece sizin okuduğunuz kesin değildir. bu, kapınızı kapatıp, yatağınıza geçip, zarftan çıkardığınız mektubu okumaya başlamanızla kıyaslandıkta; aslında odanızda ama sizinle aynı şehirde bile olmayan biri tarafından izlenmeniz gibi bir şeydir.
7) bir mektup yorgun görünebilir ama bir e-posta her zaman aynıdır. sararmaz, solmaz, yırtılmaz, yanmaz... bununla beraber e-posta, sadece teknik bir sorundan kaynaklı bile yok olabilir?
8) klavyenin rahatlığında uzun uzun yazılan bir mektup, çok kısa bir sürede alıcısına ulaşır. öyle günlerce haftalarca beklemeye gerek yoktur; karşı tarafın mektubu birkaç saniye içinde geliverir. oysa "mektup bekleme" özel bir heyecandır.
9) elektronik posta yazarken kağıt, kalem, zarf bulmak, pulla falan uğraşmak gereksizdir.
10) tüm yazdıklarınızın (daha mektubunuzu bitirmeden) birden bire kaybolabilir (elektrik kesilebilir, bilgisayar kilitlenebilir vs) ve bu, mektubunuzun posta idaresince kaybedilmesine göre oldukça sık gerçekleşir.
9) “bu mektubu okuduktan sonra on kişiye göndermezseniz başınıza türlü belalar gelir” konseptli mektuplar eskiden çok daha gizemli ve “şirin”lerdi…
mektubun yerini elektronik postanın alması, her alanda görülen "teknolojinin getirdikleri" diye kucak açılan değişimlerden sadece bir tanesidir. mektup/e-posta ayrımı hayatı algılayış ve yorumlayış anlamındaki değişimlerin de işaretlerindendir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder