“aman yarabbim! mürebbiyeyi çağırın hemen!”
“sakin olun bayan, mürebbiye size yardım edemez...”
“a-aa! şaştım kaldım vallahi! ay, üzerime iyilik sağlık; bu tırtıklanmış muhallebi benimle mi konuşuyor yoksa ben artık bunadım mı?”
“pişt! sakin olun lütfen;ne kadar genç ve güzel görünüyorsunuz...”
“mürebbiye! mürebbiye!”
“hay mürebbiyeniz batmasın hanımefendi...hadi bakalım gelsin de görelim;ne halt yiyecek?”
mürebbiye yarı esrimiş kafasıyla mutfağa girer.
“evet,ben o kişiyim!”
“bana burada olup bitenleri açıklayabilir misiniz rica etsem?”
“o...o bir kase muhallebi efendim...bir kase muhallebinin neyini açıklayabileceğimi düşünüyorum da...”
“o sıradan bir muhallebi değil!”
“evet biraz tırtıklanmış...emin değilim ama...”
“siz sarhoş musunuz kuzum?”
“rezil kokuyor...”
“a-aa! hanımefendi bakın,bu tırtıklanmış muhallebi konuşuyor! a-aa! sizce de pek zihin bulandırıcı bir hadise değil mi acaba?”
“zihin ha! hay allah...”
“siz susar mısınız!”
mürebbiye,hanımefendi ve tırtıklanmış muhallebi bir süre susarlar.(susmak:hiç ses çıkarmadan durmak ama örneğin uyumamak da...) içeri anthony girer. olaylar hiçbir şekilde gelişememektedir. buna rağmen anthony konuşur:
anthony :hey!neler oluyo’ burada ?
tırtıklanmış muhallebi: heh!
anthony: a-aa! bu muhallebi ses çıkardı!
hanımefendi: rica ederi anthony ,bir de sen başlama...
anthony: neye başlamayım?
hanımefendi: muhallebiye...
mürebbiye: ha ha...
anthony: bu muhallebi tırtıklanmış! mürebbiye! mürebbiye!
mürebbiye: ben buradayım zaten efendim...boş yere bağırıyorsunuz zannımca...
anthony:ah evet,farkındayım. bu kahrolası muhallebiyi kim tırtıkladı müreb?
mürebbiye: bence...
tırtıklanmış muhallebi: lütfen!
mürebbiye: bence...
tırtıklanmış muhallebi: lütfen! ben kahrolası bir muhallebi değilim!
mürebbiye: bence...
hanımefendi: of...
mürebbiye: bence kesinlikle kendisine sormalısınız.
anthony: sen, muhallebi! seni kim tırtıkladı? cevap ver hemen!
tırtıklanmış muhallebi: sanırım sizinle konuşmak istemiyorum... çok kabasınız.
hanımefendi: hakkı var anthony!
anthony: biliyor musun mimi, bu gün çok yoruldum...
hanımefendi: a-aa! doğru, benim adım o! ne kadar güzel bir adım var değil mi mürebbiye?
mürebbiye: evet hanımefendi. bir kızım olursa ismini mimi koymayı çok isterdim...
hanımefendi: isterdim demekle ne demek istiyorsun? yani istediğin halde hep içinde ukde mi kalacak?
anthony: susar mısınız! sen muhallebi;lütfen söyler misin bana;seni kim tırtıkladı?
mürebbiye: ben de merak ediyorum doğrusu....
anthony: onunla ben konuşuyorum müreb!
mürebbiye: özel bir şey konuşacaksanız çıkabilirim?
anthony: hayır kal burada...
mürebbiye: peki efendim...
anthony: ama sessiz ol lütfen... evet dinliyorum seni muhallebi?
tırtıklanmış muhallebi: sanırım sizler delisiniz... burada durmuş bir muhallebiyle konuşuyorsunuz... bunu eş dost meclislerinizde anlatmayın bari. rezil olursunuz!
anthony: a-aa! hem de ukala bu!
tırtıklanmış muhallebi: beni küçük kızınız emma tırtıkladı diyelim...
anthony: emma mı? yalan bu!
hanımefendi: saat kaç oldu?
mürebbiye:sabaha karşı üç... uykunuz mu geldi efendim?
anthony: susar mısınız!
tırtıklanmış muhallebi: kızınız hakkında daha bilmediğiniz bir dolu şey olduğunu da söyleyebilirim size...
tabii ki odaya emma ve en yakın arkadaşı götlek jeremy girer. emma’nın elinde çürüye yazmış bir fare vardır.
hanımefendi: emma!
emma: anne!
hanımefendi: emma!emma!
emma: keser misin anne! evet o benim... emma...
anthony: o da nesi?
götlekjeremy: benim bay anthony...jeremy!
anthony: kapa gaganı götlek!
hanımefendi: anthony?
anthony: ama onun lakabı o balım... herkes onu öyle çağırır...
hanımefendi: ama o zaten burada... çağırmana gerek yok ki?
anthony: yani ona öyle seslenirler, demek istiyorum... senin uykun gelmedi mi balım?
hanımefendi: hayır! bu olay açığa kavuşturulmadıkça gözüme bir dirhem bile uyku girmez!
emma: bak! fare!
mürebbiye: ama bu ölü emma; lütfen burnumdan çeker misin?
anthony: emma!
emma: baba!
anthony: emma! emma! müreb’i rahatsız etmeni men ederim! o senden on beş yaş büyük!
mürebbiye: on sekiz , efendim...
anthony: kapa çeneni müreb!
tırtıklanmış muhallebi: he he he... çatlak bunlar...
anthony: emma, bu sersem muhallebiyi sen mi tırtıkladın?
emma: hangi muhallebiyi?
tırtıklanmış muhallebi: beni güzelim... ne o şimdi hatırlamadığını mı söyleyeceksin?
emma: a-aa! bu muhalliş konuşuyo’!
mürebbiye: evet emma...
anthony: sus müreb! evet emma?
hanımefendi: haklısın kızım konuşuyor...
götlek jeremy:vay be! n’aber adamım?
tırtıklanmış muhallebi: ne?
anthony: susun! susun diyorum size!
tırtıklanmış muhallebi: ben de mi susayım?
anthony: özellikle sen sus! evet emma?
emma: nası’ yani? sustum işte...
anthony: onu sen mi tırtıkladın?
hanımefendi: kendisini senin tırtıkladığını iddia ediyor güzel kızım...
emma: tırtıklamak da ne demek?
götlek jeremy:he he he...
anthony: kapa gaganı götlek! yani, onu sen mi çatal ya da başka bir aletle kurcaladın?
emma: ne fark eder ki?
anthony: ne demek ne fark eder?
emma: yani tırtıklamış olsam ne olacak ki?
uzun bir sessizlik olur.
hanımefendi: ee..bu..
anthony: bak emma bu davranış...eee...mürebbiye?
mürebbiye: evet efendim?
anthony: bir şey söylesene!
mürebbiye: nasıl bir şey efendim?
anthony: ne bileyim... bir saattir tartışıyoruz...
tırtıklanmış muhallebi: ha ha ha...
götlek jeremy: emma, hadi gidelim...
hanımefendi: emma, güzel gözlü yavrum benim...
emma: benim gitmem gerek...
anthony: muhallebini bitirmeden hiçbir yere gidemezsin!
emma: o benim muhallebim değil!
anthony: o halde neden tırtıkladın onu?
emma: sütlaç sandım; değilmiş!
hanımefendi: sütlaç mı?
tırtıklanmış muhallebi: böğk!
hanımefendi: canın sütlaç mı istiyor kızım; söyle bana?
emma: hayır benim canım gitmek istiyor!
tırtıklanmış muhallebi: sütlaç ha! tanrım berbat!
götlek jeremy: şu muhallebiyi de yanımıza alalım...
hanımefendi: nereye gideceksin bu saatte sersem kızım?
emma: muhallebiyi de alıp gideceğim işte!
anthony: o muhallebiye dokunma sakın!
emma: nedenmiş?
anthony: dokunmanı istemiyorum; o kadar!
emma: öff!
hanımefendi: emma!
emma:anne!
hanımefendi: dur gerzek kızım!
götlek jeremy:iyi günler bay anthony;bayan mimi...
anthony: hey!
mürebbiye: sanırım benimle olan işiniz bitti...
emma, götlek jeremy,mürebbiye ve tırtıklanmış muhallebi çıkar. anthony ile mimi bir süre kapıya bakarlar.
hanımefendi: biliyor musun anthony; bazen ne düşünüyorum...
anthony: gitti be!
hanımefendi: beni dinliyor musun?
anthony: ee.. evet pekmezim?
hanımefendi: en son ne zaman seviştiğimizi hatırlıyor musun?
anthony: bu da nereden çıktı şimdi?
hanımefendi: nereden mi çıktı?bu..evet anthony;bu benim aklımdan hiç çıkmıyor... sevişmek istiyorum ben anthony; eski günlerdeki gibi...
anthony: mimi ; kızımız gecenin üçünde bir dalyarak, bir kase muhallebi ve bir ölü fareyle karanlığa karışıyor ve sen sevişmekten bahsediyorsun öyle mi?
hanımefendi: ne yapalım? onlar çıkıp gitti ve baş başa kaldık... aklıma geldi işte...yani yine...
anthony: ben..ben sanırım yalnız kalmak istiyorum...
hanımefendi: pekala! kal! ben da kalayım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder