bilge ejderha ile fantastik civciv, akıllara akıntı verecek bir tesadüfle tanışmışlardı. bilge ejderha, şeytanla bir anlaşma imzalamak için, bizzat şeytanla buluşmak amacıyla bir meyhaneye gitmiş ama şeytan tarafından ekilmişti. elindeki belgeleri (aslında belgeler masanın üzerindeydi), önünde rakı kadehi (aslında rakı kadehi ellerinden birindeydi) çevreyi kızgınca izliyordu. fantastik civciv ise sokakta sakin sakin yürürken, hiç bir geçerli sebep olmaksızın sokaktan meyhaneye itilmiş daha doğrusu atılmıştı. garsonların ayak-ucu yardımlarıyla ayağa kalktıktan sonra masalar arasında gezinmiş ve ejderhayı fark eder etmez şoke olmuştu. daha önce hiç ejderha görmemişti ve bir meyhanede sinirli bakışlarla rakı içen bir ejderha görüntüsü ona çok saçma gelmişti. kendisi fantastik bir civcivdi; doğası gereği inanılmaz/imkansız şeyler yapabilirdi ama bir ejderha bir meyhanede kafa çekemezdi.
ejderhanın karşısına dikildi ve ona haykırdı. ejderha onu fark etmemişti. bunun üzerine civciv sinirlendi ve üç bin kat büyüdü. ejderha, karşısında oluşuveren, neredeyse kendisinin yarı boyutlarındaki bir civcive şaşkınlıkla bakakaldı. hala sinirliydi ama içini bir sevinç kaplamıştı çünkü şeytanın nihayet geldiğini zannetmişti.
kadim dilde, "hangi cehennemdeydin?" diye sordu. sorusunun saçmalığını, soru işareti sesi çıkarırken anlayıvermişti. civciv'in cevap vermesine fırsat tanımadan "ner'de kaldın; saatlerdir bekliyorum bur'da!" diye çıkıştı. civciv ejderha'nın söylediklerinden bi' bok anlamıyordu çünkü kadim diller dersini almasına daha yıllar vardı; eğer ki o kadar yaşayabilecekse... ejderhanın sert tavrını anlaması için ise bir dil bilmesine gerek yoktu; ne yapacağını bir an bilemedi. bu durumdan kurtulmanın tek yolunun ejderhayla latince konuşmak olduğuna karar verdi. ejderhaya latince, "latince biliyor musun?" diye sordu. ejderha, latince, "hayır ben latince konuşmayı bilmiyorum" dedi ve bir süredir ne söylese saçmalıyor olduğunu düşündü.
"buna bir son verelim, belli ki ikimiz de latince bilmiyoruz; bu nedenle aramızda latince konuşmaktan başka çaremiz yok" dedi civciv. ejderha, huzursuzca bu fantastik öneriyi kabul etti. "sen şeytansın değil mi?" diye sordu. fantastik civciv, "hayır ben şeytan değilim, ben fantastik civcivim" dedi. ejderha da, "ben de bilge ejderhayım" dedi ve böylelikle tanışmış oldular. sonrasında çok iyi anlaşmaları ve dost olmaları kaçınılmazdı çünkü her ikisini de tek bir insan fark etmişti ve canı oldukça sıkılıyordu. bu can sıkıntısı, kuşlar böcekler yarattırır insana...
bilge ejderha ile fantastik civciv yıllar süren dostluklarının neticesinde bir çok maceraya girip çıkmış, bir çok şey bilir olmuşlardı. onların dostluklarını hiç bir güç bozamaz sanılırdı. ancak bir gün bilge ejderha ishal oldu ve kendini sıçmak suretiyle öldü. buna çok üzülen fantastik civciv ise kaçınılmaz sonuna doğru daha hızla yaklaşmaya başladı. o da, önünde sonunda gerçekleşeceği gibi, bir tavuk oldu ve bir milyon altı yüz seksen beş bin yedi yüz yirmi dört yumurta yumurtladıktan sonra acımasızca öldürüldü.
ejderhanın karşısına dikildi ve ona haykırdı. ejderha onu fark etmemişti. bunun üzerine civciv sinirlendi ve üç bin kat büyüdü. ejderha, karşısında oluşuveren, neredeyse kendisinin yarı boyutlarındaki bir civcive şaşkınlıkla bakakaldı. hala sinirliydi ama içini bir sevinç kaplamıştı çünkü şeytanın nihayet geldiğini zannetmişti.
kadim dilde, "hangi cehennemdeydin?" diye sordu. sorusunun saçmalığını, soru işareti sesi çıkarırken anlayıvermişti. civciv'in cevap vermesine fırsat tanımadan "ner'de kaldın; saatlerdir bekliyorum bur'da!" diye çıkıştı. civciv ejderha'nın söylediklerinden bi' bok anlamıyordu çünkü kadim diller dersini almasına daha yıllar vardı; eğer ki o kadar yaşayabilecekse... ejderhanın sert tavrını anlaması için ise bir dil bilmesine gerek yoktu; ne yapacağını bir an bilemedi. bu durumdan kurtulmanın tek yolunun ejderhayla latince konuşmak olduğuna karar verdi. ejderhaya latince, "latince biliyor musun?" diye sordu. ejderha, latince, "hayır ben latince konuşmayı bilmiyorum" dedi ve bir süredir ne söylese saçmalıyor olduğunu düşündü.
"buna bir son verelim, belli ki ikimiz de latince bilmiyoruz; bu nedenle aramızda latince konuşmaktan başka çaremiz yok" dedi civciv. ejderha, huzursuzca bu fantastik öneriyi kabul etti. "sen şeytansın değil mi?" diye sordu. fantastik civciv, "hayır ben şeytan değilim, ben fantastik civcivim" dedi. ejderha da, "ben de bilge ejderhayım" dedi ve böylelikle tanışmış oldular. sonrasında çok iyi anlaşmaları ve dost olmaları kaçınılmazdı çünkü her ikisini de tek bir insan fark etmişti ve canı oldukça sıkılıyordu. bu can sıkıntısı, kuşlar böcekler yarattırır insana...
bilge ejderha ile fantastik civciv yıllar süren dostluklarının neticesinde bir çok maceraya girip çıkmış, bir çok şey bilir olmuşlardı. onların dostluklarını hiç bir güç bozamaz sanılırdı. ancak bir gün bilge ejderha ishal oldu ve kendini sıçmak suretiyle öldü. buna çok üzülen fantastik civciv ise kaçınılmaz sonuna doğru daha hızla yaklaşmaya başladı. o da, önünde sonunda gerçekleşeceği gibi, bir tavuk oldu ve bir milyon altı yüz seksen beş bin yedi yüz yirmi dört yumurta yumurtladıktan sonra acımasızca öldürüldü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder