31 Ocak 2008

jacob's ladder

jacob's ladder'ın türkçe ismine (dehşetin nefesi) ve dvd kapağına bakıp "hah! işte bir korku filmi" diye düşünmek haksızlık ya da yanlışlık olur bu filme karşı. isim değiştirmek konusunda biraz da mecbur kalınmış olabilir çünkü "yakub'un merdiveni", hz.yakub'un rüyasında gördüğü, dünya ile cennet arasındaki merdiven anlamına geliyor. yani bire bir çevirseler ticari açıdan pek tutmayacak bir isim. yani bizim toplumumuzda... ben de dvd'deki belgeseli izlerken "haaaa...öyle mi" dedim doğrusu...
aslında kutsal kitaplarda geçiyordur bu öykü ama tam referans verebilecek bilgiye sahip değilim. sanırım mason inancında da yeri var.. bu mitolojik bonservise sahip isim, film için oldukça önemli, özellikle final sahnesi düşünülürse...
elbette önemli, yoksa yönetmen filmin ismini dehşetin nefesi falan koyardı değil mi?
her neyse, 1990 tarihli bu garip ve oldukça etkileyici filmin dvd'si sonunda yayınlandı güzel ülkemizde. silinmiş üç sahne ve yönetmen-senarist açıklamalı bir küçük yapım belgeseli içeren bu dvd'yi elbette epey tatmin edici buldum. yani big lebowski gibi bir filmi dandik mi dandik bir halde piyasaya sürmüşlerken, bunu beğenmemek olmazdı.
yıllar önce show tv'de yayınladığında izlemiş ve vhs kasete kaydetmiştim. defalarca izledim ve beni gerçekten oldukça etkilemiştir. bazı açılardan aslında gereğinden fazla söz söylüyor diye düşünürüm. şu deney-kimyasal muhabbeti olmasa keşke; çok daha sarsıcı bir film olacakmış... çünkü zaten hali hazırda çok önemli, çok çarpıcı bir bakış açısına sahip; politik-anti-militarist ıvır zıvırları da arada halletme derdine girmeseydi keşke. tamam, onlar hakkında da söyleyecek bir çift lafın olabilir ama işte, tıpkı çok fonksiyonlu eşyalar gibi: aynı zamanda saç kurutma makinesi de olan bir radyoya sahipsen, ya radyo özelliği ya saç kurutma özelliği ya da ikisi birden aslında tam gerektiği gibi performans vermez... bu tür nanelerin tek istisnası isviçre çakısıdır ve onlar da olabildiğince uygun şeyleri bir araya getirirler.
oldukça rahatsız edici sahneler var bu filmde. tim robbins'in masum, efendi, gayet normal bir adam görünümü ve yeteneği ile film çok şey kazanmış. (aferim bana, çok güzel dedim)
buz dolu küvet ve masaj (ya da fizik tedavi?) sahnelerini çok severim. tim robbins'in (jacob singer'ın), el falına bakan falcı kadına yaptığı espiri de her zaman hoşuma gitmiştir. galiba falcı kadının gülmesi, gülüş şekli yüzünden.
en az iki kere izlenmesi gerektiğini düşündüğüm bu filmle alakalı olarak, yönetmen, filmin ölümcül hastalıklara kapılmış insanlara, telkin amaçlı izletmek için kullanıldığını ve bu durumun kendisini çok gururlandırdığını söylüyor...


1 yorum:

  1. walla ben şahen kemal sunalın filmleri hariç hiçbi filmi 1 den fazla izlemem anlamadıysam ne değişecek ki anlamış olayım. Filme gelince sonu açık kapı ile bitiyor eleman ruh hastası mı yoksa ölmüş de ağlayanı mı yok kesin belli değil...

    YanıtlaSil