(...)
-buyrun ağbi
-şu müziği kapatabilir misin?
-kapatamayız ağbi.
-niçin?
-çok boşluk olur ağbi!
-ne boşluğu? lokanta bomboş zaten. bir ben varım, bir de şarapla üzüm tüketen, şarap içmeyi bilmeyen şu ikili var. biz buraya, sibel can, tarkan ya da ibrahim tatlıses dinlemeye gelmedik; yemek yemeye geldik. nasıl ki konsere gittiğinde yemek vermezler, burada da konsere gerek yok.
-estağfurullah ağbi... konser olarak değil de, biz fon müziği olarak çalıyoruz yani.
-çalmayın. ben yemeğime fon müziği istemiyorum.
garson yanıt vermek için, tuvaletten dönen kan kırmızı dudak boyalı, siyah deri montlu kadının yanlarından geçmesini bekledi. kadın geçerken, içbükey osurma uzmanı adama şöyle bir göz attı. kart zamparanın biri, karı aranıyor herhalde, diye düşündü. bu düşünceyle kıçını devirerek sandalyesine yöneldi, patlıcan rengi takım elbiseli adamın karşısına oturdu. bedensel gazını devri daim sisteme sokmuş adam, başında dikilmeyi sürdüren garsona;
- derhal şu müziği kapatın!
buyurdu.
- kapatamayız ağbi!
- niçin? kapatma düğmesi mi bozuk?
- çalmayınca olmaz ağbi... dükkan olarak kapalıymışız gibi olur... yanlış olur yani...
gri balıkçı yaka kazaklı adam, bir an baktı garsonun suratına, sonra sakin sakin konuşmaya başladı:
- geçtiğimiz yüzyılın sonlarına doğru nietzsche, 'müziksiz yaşantı bir yanlışlıktır' cümlesini ifraz etmiş, o zamanlar cümle çok beğenilmiş ve uzun zaman ağızdan ağıza dolaşmıştı.
- evet yani ağbi, ben de onu diyorum, müziksiz çok yanlış olur.
diye nietzsche'ye hak veren nihilist bir baş sallamayla, onayladı garson. sinirli bir gülmeden sonra, devam etti sözlerine içbükey osurma uzmanı adam:
- ve fakat nietzsche'nin müzikten anladığıyla, bize burda müzik diye dayatılan farklı şeyler. o zamanlar müziksel kirlilik diye bir şey yoktu.
- ne zamanlar ağbi?
- wagner'in en baba zamanı!
- anlıyorum ağbi.
- hiç anlamadığın şeylere, "anlıyorum" diye yanıt vererek sinirimi bozma, çakarım tokadı!
diyerek gerginleşti osuruğunu kimseye koklatmayıp kendi içinde gezdiren adam.
- hayır, afedersiniz abi, ben size ayıp olmasın diye, anlıyorum, dedim. aslında anlattığınızdan hiçbir şey anlamıyorum.
- güzel... nietzsche, diyorum "müziksiz yaşantı bir yanlışlıktır" derken, sanırım vivaldi'den, ravel'den, wagner'den söz ediyordu.
- mutlaka ağbi..
diye bayılacak gibi gayet nihilist iç geçirdi garson.
- gayet tabii, canım dallama kardeşim, çünkü nietzsche, sibel can'ı, tarkan'ı, ibrahim tatlıses'i, madonna'yı ve maradona'yı tanıyamadan öldü.
- allah rahmet eylesin! kısmetsiz adammış!
dedi, canım dallama kardeşim garson.
-------------------------------------------------------------
ferhan şensoy
eşeğin fikri
bilgi yayınları
-buyrun ağbi
-şu müziği kapatabilir misin?
-kapatamayız ağbi.
-niçin?
-çok boşluk olur ağbi!
-ne boşluğu? lokanta bomboş zaten. bir ben varım, bir de şarapla üzüm tüketen, şarap içmeyi bilmeyen şu ikili var. biz buraya, sibel can, tarkan ya da ibrahim tatlıses dinlemeye gelmedik; yemek yemeye geldik. nasıl ki konsere gittiğinde yemek vermezler, burada da konsere gerek yok.
-estağfurullah ağbi... konser olarak değil de, biz fon müziği olarak çalıyoruz yani.
-çalmayın. ben yemeğime fon müziği istemiyorum.
garson yanıt vermek için, tuvaletten dönen kan kırmızı dudak boyalı, siyah deri montlu kadının yanlarından geçmesini bekledi. kadın geçerken, içbükey osurma uzmanı adama şöyle bir göz attı. kart zamparanın biri, karı aranıyor herhalde, diye düşündü. bu düşünceyle kıçını devirerek sandalyesine yöneldi, patlıcan rengi takım elbiseli adamın karşısına oturdu. bedensel gazını devri daim sisteme sokmuş adam, başında dikilmeyi sürdüren garsona;
- derhal şu müziği kapatın!
buyurdu.
- kapatamayız ağbi!
- niçin? kapatma düğmesi mi bozuk?
- çalmayınca olmaz ağbi... dükkan olarak kapalıymışız gibi olur... yanlış olur yani...
gri balıkçı yaka kazaklı adam, bir an baktı garsonun suratına, sonra sakin sakin konuşmaya başladı:
- geçtiğimiz yüzyılın sonlarına doğru nietzsche, 'müziksiz yaşantı bir yanlışlıktır' cümlesini ifraz etmiş, o zamanlar cümle çok beğenilmiş ve uzun zaman ağızdan ağıza dolaşmıştı.
- evet yani ağbi, ben de onu diyorum, müziksiz çok yanlış olur.
diye nietzsche'ye hak veren nihilist bir baş sallamayla, onayladı garson. sinirli bir gülmeden sonra, devam etti sözlerine içbükey osurma uzmanı adam:
- ve fakat nietzsche'nin müzikten anladığıyla, bize burda müzik diye dayatılan farklı şeyler. o zamanlar müziksel kirlilik diye bir şey yoktu.
- ne zamanlar ağbi?
- wagner'in en baba zamanı!
- anlıyorum ağbi.
- hiç anlamadığın şeylere, "anlıyorum" diye yanıt vererek sinirimi bozma, çakarım tokadı!
diyerek gerginleşti osuruğunu kimseye koklatmayıp kendi içinde gezdiren adam.
- hayır, afedersiniz abi, ben size ayıp olmasın diye, anlıyorum, dedim. aslında anlattığınızdan hiçbir şey anlamıyorum.
- güzel... nietzsche, diyorum "müziksiz yaşantı bir yanlışlıktır" derken, sanırım vivaldi'den, ravel'den, wagner'den söz ediyordu.
- mutlaka ağbi..
diye bayılacak gibi gayet nihilist iç geçirdi garson.
- gayet tabii, canım dallama kardeşim, çünkü nietzsche, sibel can'ı, tarkan'ı, ibrahim tatlıses'i, madonna'yı ve maradona'yı tanıyamadan öldü.
- allah rahmet eylesin! kısmetsiz adammış!
dedi, canım dallama kardeşim garson.
-------------------------------------------------------------
ferhan şensoy
eşeğin fikri
bilgi yayınları
ahahaha çok iyi imiş hocam :)
YanıtlaSilBu öykü, daha önce Ortaoyuncular Yayınları'ndan çıkan Oteller Kitabı'nda yayımlanmıştı ilk olarak. Hastasıyım Ferhan'ın, Sultanî'deki lâkâbıyla Hayvan Engin'in tam tersi olarak.
YanıtlaSilferhan'ın yazdığı "oranın en iyi balıkçısı" okurken aklıma gelip durdu.. nasıl olurdu??.. bu kadar aynı tarz!! ne hikmet olduğunu yazının sonunda anlayıp şöyle bir "ohh.." dedim neyse ki .. neme lazım, kimselere benzetmemek lazımdır :)
YanıtlaSil