*"uzaylı" ile iletişim kurmak istemenin ardında yatan merak duygusunu tatmin etmek için galaksileri aşmak şimdilik çok zor görünüyor. yine de bir iki apartman öteye bakmakla hatta ilk karşılaştığın canlıya şöyle bir dikkatli bakmakla başlayabilirsin işe. "uzaylı" derken, senden farklı yaşam formu demek istiyorum. çok sıkıcı geliyor belki ama şöyle bir düşünürsen, karşında duran yaratık (her neyse artık) gerçekten tuhaf! illa ki ilk önce ayna'dan başlamalı bu inceleme. çevrendeki insanlar, hayvanlar ve bitkilerden sonra yavaş yavaş açılmaya başlayabilirsin. otobüs yolculuklarında, bazen araç şehirlerin içinden geçer; içinden şehirler arası otobüs geçen bir şehir hiç şüphesiz küçük bir şehirdir. otobüsün camından apartmanlara, dükkanlara, bisiklet süren, yürüyen tiplere baktığımda genellikle şaşırırım; kesinlikle ait olmadığım o yerde kesinlikle ait olduğum yerlere benzeyen bir dolu hayat yaşanıyor olması beni şaşırtır. kendimi o şehirde yaşıyormuş gibi düşünmeye çalışırım ama bir sonraki şarkı başlar başlamaz (kulaklık-walkman) başka şeyler gelir aklıma...
*megadeth'in "so far, so good... so what!" albümünde "set the world afire" isimli şarkının hemen girişinden hatırladığım, son dönem fallout 3 oyunu ile keşfettiğim "i don't want to set the world on fire" bu aralar en sık dinlediğim şarkı.
*eskiden tek bir şarkı indirmek yeterli oluyordu, şimdi bir şarkı keşfettiğinde o şarkının bulunduğu albümü hatta müzisyenin tüm diskografisini indiriyorsun.
* öyle yaptım; sanki tüm şarkıları güzelmiş gibi!
* tek şarkılık bombalar ne olacak: 4 non blondes ve grant lee buffalo geldi ilk aklıma...
* garip bir dönemmiş belki de o dönem, bilemiyorum ama bana şaşırtıcı geldi: hemen hemen tüm şarkıları aynı arpej(?) (mi deniyordu) ile başlıyor bu ink spots'un.. "the best of ink spots" albümlerinde 23 şarkı var ve on yedisi bariz aynı şekilde başlıyor ama her biri kesinlikle farklı şarkılar. üstelik "best of" bu! al sana maybe (bak bu da şahane bir şarkı), sonra bless you, my prayer, java jive, i'm beginning to see the light (aynı arpej ama piyano ile), when the sun goes down (bunda da "boum boum" diye vokal yapıyorlar aynı şeyi... ya da bana öyle geliyor)
* bu çok eski şarkıları çok gelişmiş bilgisayarlar aracılığıyla dinlemek de garip. "o brother, where are thou?" filmindeki gibi kayıt edildiklerini düşününce bir de... belki bu şarkıları söyleyenler kanun kaçaklarıydı? benim için fark etmez, hatta kanun kaçaklarında belki daha yoğundur o tür duygular?
* "the assassination of jesse james by the coward robert ford" isimli şahane filmi bu gün bir kez daha izledim. haydut yaşantısı (ve günümüzün suç dünyası yaşantısı) nereden baksan bir seçim; onlara sorsan kadere ya da şartlara bağlarlar. tüm olumsuz sonuçlarını (başkalarının hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını) bir anlığına görmezden gelirsen, aslında gayet de zor bir iş yapıyor o tür adamlar; hiç kolay olmasa gerek sürekli pisliğe batmış bir yaşamı sürdürmeye çalışmak. hayır hayranlık duymuyorum ya da takdir etmiyorum, canları cehenneme. şaşırıyorum sadece boktan bir yaşamı seçmiş olmalarına...
*boktan bir yaşamı seçmek konusunda insanlar çok yetenekli hatta tek yapabildikleri bu bile diyebilirim. peki, tek yapabildiğimiz bu. insanlar olmasa gezegen çok güzel olacak ama insanlar olmasa "güzel" diye bir şey olmayacak...
* "oy kullanma hakkının bir şeyleri değiştirmesi mümkün olsaydı çoktan yasaklanmış olurdu" demiş keny arkana, "anarşik repçi", çok da isabetli olmuş bu laf...
karışık gibi görünen, üzerine tıklarsan büyük açılacak ve gerçekten de karışık görsel: pallalink.net
*megadeth'in "so far, so good... so what!" albümünde "set the world afire" isimli şarkının hemen girişinden hatırladığım, son dönem fallout 3 oyunu ile keşfettiğim "i don't want to set the world on fire" bu aralar en sık dinlediğim şarkı.
*eskiden tek bir şarkı indirmek yeterli oluyordu, şimdi bir şarkı keşfettiğinde o şarkının bulunduğu albümü hatta müzisyenin tüm diskografisini indiriyorsun.
* öyle yaptım; sanki tüm şarkıları güzelmiş gibi!
* tek şarkılık bombalar ne olacak: 4 non blondes ve grant lee buffalo geldi ilk aklıma...
* garip bir dönemmiş belki de o dönem, bilemiyorum ama bana şaşırtıcı geldi: hemen hemen tüm şarkıları aynı arpej(?) (mi deniyordu) ile başlıyor bu ink spots'un.. "the best of ink spots" albümlerinde 23 şarkı var ve on yedisi bariz aynı şekilde başlıyor ama her biri kesinlikle farklı şarkılar. üstelik "best of" bu! al sana maybe (bak bu da şahane bir şarkı), sonra bless you, my prayer, java jive, i'm beginning to see the light (aynı arpej ama piyano ile), when the sun goes down (bunda da "boum boum" diye vokal yapıyorlar aynı şeyi... ya da bana öyle geliyor)
* bu çok eski şarkıları çok gelişmiş bilgisayarlar aracılığıyla dinlemek de garip. "o brother, where are thou?" filmindeki gibi kayıt edildiklerini düşününce bir de... belki bu şarkıları söyleyenler kanun kaçaklarıydı? benim için fark etmez, hatta kanun kaçaklarında belki daha yoğundur o tür duygular?
* "the assassination of jesse james by the coward robert ford" isimli şahane filmi bu gün bir kez daha izledim. haydut yaşantısı (ve günümüzün suç dünyası yaşantısı) nereden baksan bir seçim; onlara sorsan kadere ya da şartlara bağlarlar. tüm olumsuz sonuçlarını (başkalarının hayatları üzerindeki olumsuz sonuçlarını) bir anlığına görmezden gelirsen, aslında gayet de zor bir iş yapıyor o tür adamlar; hiç kolay olmasa gerek sürekli pisliğe batmış bir yaşamı sürdürmeye çalışmak. hayır hayranlık duymuyorum ya da takdir etmiyorum, canları cehenneme. şaşırıyorum sadece boktan bir yaşamı seçmiş olmalarına...
*boktan bir yaşamı seçmek konusunda insanlar çok yetenekli hatta tek yapabildikleri bu bile diyebilirim. peki, tek yapabildiğimiz bu. insanlar olmasa gezegen çok güzel olacak ama insanlar olmasa "güzel" diye bir şey olmayacak...
* "oy kullanma hakkının bir şeyleri değiştirmesi mümkün olsaydı çoktan yasaklanmış olurdu" demiş keny arkana, "anarşik repçi", çok da isabetli olmuş bu laf...
karışık gibi görünen, üzerine tıklarsan büyük açılacak ve gerçekten de karışık görsel: pallalink.net
Bir ara kendi zevkine özel bir karışım yayınlamıştın bize de tadından yememiştim.Yazıyı okurken canım çekti arkada yine senin seçimlerinden karışık birşeyler..Ters meditasyon gururla sunsa dinlesek nasıl olur? Ya da peçeteye mi yazalım?
YanıtlaSilinte: sunarım tabii gururla çok da keyif alırım.. hatta "peçeteye yazma" fikri de süper:)
YanıtlaSilyapayım bir tane daha bu gün yarın, ayrı bir başlık altında olmazsa da buraya bağlantı adresini koyarım:)