25 Şubat 2009

fallout 3

(genel olarak bilgisayar oyunlarıyla veya özel olarak bu oyunla hiç ilgilenmiyorsan ikinci ve üçüncü bölümü; oyunu oynamamış ama oynamayı düşünüyorsan üçüncü bölümü okumamanı öneririm) 

1. 
mad max serisini izlediğimde küçüktüm ve çok etkilenmiştim; öyle bir dünyada yaşamakla ilgili hayaller kurmuştum. gerçi çocuksun, başka bir zaman maymunlar gezegeni filmini izliyorsun bu sefer öyle bir dünyada yaşamakla ilgili hayaller kuruyorsun. oysa o şartlarda belki bir gün bile dayanamayacaksın, telef olup gideceksin! garip şeyler izleyip hayaller kurmak çok hoş ama gerçekte asla tercih etmezsin hani! güneşli günlerde geçen eğlenceli ve sorunsuz şeyler anlatan filmlerden sonra benzer yoğunlukta hayaller kurmuyor olmanın nedeni ne acaba? bende mi bir sakatlık var? öyle değildir ama; yoksa o tür hikayeler bir sürü insanın ilgisini çekmezdi. 

 "bulutlu, sarı ve kasvetli sonbahar favori mevsimim ama her zaman sonbahar olsun istemem" demek gibi mi acaba? bir nükleer (ya da başka bir boktan) felaket sonucu dünyanın karamsar, tehlikeli ve ıssız bir yer haline gelmesini tek bir hücrem bile arzulamıyor ama öyle bir dünyayı anlatan hikayeler çok ilgimi çekiyor. bir film ya da kitap ile öyle bir dünyada gezintiye çıkabilirsin, hayal gücünle doğru orantılı olarak bundan benzersiz bir haz alacaksındır. mad max, 28 days later, i'm legend şu bu filmler gerçekliğin çok farklı ama çok daha karamsarlık uyandıran, kötü bir versiyonunu sunarlar ya, bak örneğin pek sağlam bir film olduğunu düşünmesem de i'm legend'daki "koskoca bir şehirde tek başına olmak" fikri çok heyecan verici gelir bana. gerçekten isterdim bir süre, hatta evet, filmdeki gibi geceleri canavarlar bile sarsın ortalığı, çok isterdim! ama... evet kocaman bir "ama" var, sadece bir süre için; belki üç dört gün... 

işte bu noktada bilgisayar oyunları, çok sınırlı (ve elbette sanal) bir tecrübe olanağı sunuyorlar. örneğin, benim gibi silahlardan ve militarizmden hiç hazzetmeyen birinin bastırılmış duygularını birazcık da olsa dengeleyebilmesi mümkün oluyor böylece. ama nedir, tüm bilgisayar oyunlarının yaşatacağı(!) deneyim, bir yere (bir megabayta) kadardır; önünde sonunda bir duvar ya da bir görünmez engel ( "daha ileri gitmeye yetkin yok" ya da "görev alanına dön" vs) karşına çıkar. eh, zaten gerçek hayatta da her istediğini yapman mümkün değil. onu geçtim, "tamamen kendi seçimlerimle yaşıyorum" demen bile abesle iştigal! 

 bilgisayar oyunlarında ilginç bir durum daha vardır; oyunda yapıp ettiklerini, gerçekten yapmış gibi anlatırsın. en basit araba yarışında bile vardır bu durum; "tam önümde kaza oldu" falan dersin. evet bu ilginç ama "oyunda kumanda ettiğim aracın tam önünde kaza oldu" diye anlatmak daha ilginç aslında! oyun oynarken özdeşim kurmamak olanaksız; yine de komik geliyor bana. internet kafede counter strike'a dalmış bebenin, cep telefonu görüşmesi esnasında babasının sorduğu "nerdesin ulan sen?" sorusuna, "cephaneliğin ordayım baba" diye cevap vermesi, "oyuna kendini kaptırma" olayının zirve anlarından biridir! (sanırım ekşi sözlükte okumuştum bu durumu) 

pislik yapıp, yazının ikinci bölümü boyunca "gidiyorsun, geliyorsun, alıyorsun" gibi, sanki sen oyuna kendini kaptırmışsın /kaptıracakmışsın gibi ifadeler kullanacağımı şimdiden belirteyim... 

2. 

fallout 3, bir nükleer patlama sonrası radyasyona boğulan topraklarda (wasteland) bulunan insanların, yamulmuş insanların, hayvanların ve yamulmuş hayvanların hayatta kalma çabalarını merkeze almış bir bilgisayar oyunu. bitkilerin ve su kaynaklarının, aslında tüm doğanın tahrip olduğunu söylemeye gerek yok. 

güvenli bir yaşam adına kendilerini sığınaklara kapatmış insanlar var ve sen (hehe) böyle bir sığınakta doğuyorsun. doğuyorsun diyorum ama hikaye olsun diye değil çünkü gerçekten de oyun doğum esnasında başlıyor ve cinsiyetini, yetişkin olduğun zamanlardaki bedensel özelliklerini bu aşamada belirliyorsun. daha emeklerken, çocuk kitabı formunda karşına çıkan karakteri belirleme kısmında, dayanıklılık, algılama yeteneği, kuvvet, karizma, zeka, çeviklik ve şans özelliklerini derecelendirip tüm oyunun gidişatını belirliyorsun. örneğin onlarca silah, bir sürü malzeme taşımak ve bunların ticaretini yapmak daha çekici gelebilirken, konuştuğun kişileri kolaylıkla ikna etmek hiç gerekli gelmeyebilir sana ve buna uygun bir karakter oluşturursun. o yüzden bu kısımda biraz kendi oyun keyfine yardımcı olabilecek seçimler yapman çok önemli. karakter yapına ek olarak normal ve özel yetenekleri de oyun içinde oluşturabiliyorsun. yirmi kere toplu geliştirme yapma şansın var. ayrıca topladığın bazı şeyler de yeteneklerini geliştirmende yardımcı oluyor. 

   

belirlediğin ve yönettiğin karakter tüm oyun boyunca yüzlerce kişiyle defalarca konuşuyor ama ondan tek bir ses duyamıyorsun. bu durumu eleştirenler vardır ancak çok isabetli bir özellik bu. oyunun yapımcılarının oyuncuda gerçekleşmesini özellikle istedikleri "özdeşim kurma" ve "seçim yapma" duygusunun daha canlı hissedilmesini sağlıyor çünkü. fallout 3 tam anlamıyla bir bilim-kurgu değil bununla beraber günümüzün gerçekliğiyle de örtüşmüyor: olası bir nükleer felaketin sonuçlarının mevcut şartları oluşturduğu bir dünyayı mekan olarak belirliyor ve oyuncunun "bu şartlarda yaşasaydım nasıl olurdu?" merakını merkeze alıyorlar. eğer seslendirme yapmış olsalardı, şüphesiz ana karaktere çok önemli bir "özellik" (ses tonu, ses rengi vs) eklemiş olacaklardı ve böylece oyuncunun "özdeşim kurma" sanrısı epeyce baltalanacaktı... 

 [half life 2'nin sessiz kahramanı gordon freeman oyun boyunca hiç konuşmaz hatta bir yerde alyx bu konuda laf sokar. half life 2, her ne kadar zaman zaman geniş mekanlara sahip olsa da aslında tek bir çizgide ilerler ve hiç bir diyalog oyunun gidişatını etkilemez: diğer karakterler konuşur ve tek amaç oyuna dramatik bir hava katmak ve oyuncunun bazı olası sorularına cevap vermektir. 

 gta 4 (ve san andreas) karakterleri ise bu konuda ayrı bir uçtadır; onlar bol bol konuşurlar ve dikkat edersen felaket aksanlıdır konuşmaları. ama onların da diyalogları oyunun gidişatını etkilemez; tamamen dramatik yapıyı güçlendirmeye hizmet eder... 

 half life 2, bir bilim kurgudur ama gta tamamen gerçek yaşamın şartlarını kullanır. o yüzen kimse half life'dan "etkilenip" kendini sokağa atmaz! oysa gta'nın gerçek hayata yansımaları olmuştur ve bu yüzden de oyun oldukça ağır eleştiriler almıştır. işte gta'da ana karakterin seslendirilmesi, kendine has özellikler (aksan, ırk ya da köken) taşıması hatta neredeyse "tipsiz" ve "antipatik" gösterilmesi biraz olsun "özdeşim kurma" sanrısını zorlaştırma amacını güdüyor. oysa fallout 3 oyuna kendini tamamen kaptırmanı istiyor senden; kötü, iyi, korkak, cesur, ağırbaşlı, manyak, deli ne istiyorsan öyle bir karaktere bürünmene olanak sağlıyor. elbette bir senayoyu (ve onlarca yan senaryoyu) oynuyorsun ama yaptığın seçimlerle sanki bir filmin karakterini yönetmek yerine biraz da kendi senaryonu belirliyorsun.] 

   

karakterin ve daha oyunun başından itibaren yapacağın seçimlerin oyundaki yansımasını daha net göstermek için bir örnek verebilirim: oldukça geniş manzaralı yüksek bir bina düşün, insanlar tarafından ele geçirilmiş ve dış dünyanın tehlikelerine kapalı bir güvenliği var. bir yanda da tünellerde yaşayan, radyasyondan etkilendikleri için korkutucu bir görünüme bürünmüş insanlar var ve "bizim de hakkımız öyle rahat şartlarda yaşamak" diyorlar ancak korkunç görünümleri (ve sesleri kim bilir belki de kokuları) yüzünden binaya kabul edilmiyorlar. işte yapabileceklerin:

-ne haliniz varsa görün umrumda değilsiniz deyip kendi işine gücüne bakabilirsin. -hepsini öldürüp sahip oldukları her şeye el koyabilirsin. -bina sakinlerine yardım edip tünellerde yaşayan insanları ortadan kaldırabilirsin. -tünellerdekilere yardım edip binayı ele geçirmelerini sağlayabilirsin. -binadakiler ile tüneldekiler arasındaki sorunları halledip bir arada yaşamalarını sağlayabilirsin. (ben öyle yaptım) 

aklına yapılabilecek başka bir şey geliyor mu bilmiyorum; benim gelmiyor. her ne yaparsan yap, oyun devam ediyor ve çoğunlukla kararlarına göre şekil alıyor. bu noktada "karma"dan bahsetmek gerekiyor. karma, senin iyi, normal ya da kötü olma dereceni gösteriyor. bazı görevleri "yeteri kadar kötü olmadığın" için alamıyorsun; bazen de "çok iyi" olduğun için işler kolaylaşıyor. genellikle "normal" bir seviyeyi tavsiye ediyorlar, ki bana da mantıklı geliyor bu...

 

her neyse, bir şekilde sığınaktan ayrılman gerekiyor ve wasteland'e adım atıyorsun. dışarı çıkar çıkmaz ne halt yiyeceğin tamamen sana kalmış. ana görevi takip edip başka hiç bir şeyle ilgilenmezsen, kısa sürede bitiyor oyun. tamamen oyundan (renklerden, seslerden, ışıktan, karakterlerden, binalardan, şeylerden, konudan, dolaşmaktan, araştırmaktan, toplamaktan, biriktirmekten vs vs vs) ne kadar keyif aldığına bağlı olarak hayatından yaklaşık yüz saati bu oyuna verebiliyorsun. 

oyunun müzikleri çok güzel. radyoyu açmazsan, mevcut durumuna uygun sinamatografik bir müzik sana eşlik ediyor. radyodan ise çok eski ama çok güzel şarkılar dinleyebiliyorsun. i don't want to set the world on fire ve maybe yeter! 

fallout 3, her oyuncusuna, kendine has bir keyif veriyor sanırım. kısa bir araştırmayla bir kamyon bilgiye ulaşabilirsin oyun hakkında. keşfetmek ve araştırmak bu oyunun en önemli özelliklerinden biri. o yüzden, bokunu çıkaramamaya çalışarak bazı küçük şeylerden dikkatlice bahsedeceğim: 

 şeyler: bina içlerinde, toprakta, şurada burada gördüğün en anlamsız şey bile bir işe yarayabiliyor. her şeyin bir alıcısı var ve bazen hiç önemli görmeyebileceğin şeyler bile (yıpranmamış kitaplar örneğin) ya oldukça yüksek fiyatla satılabiliyor ya da el yapımı silah parçası olarak kullanılabiliyor. 

 perk: özel yetenek gibi bir şey. toplamda yirmi kere seçme şansın var ve birkaç kere de bazı görevlerin neticesinde elde edebiliyorsun. özellikleri dikkatlice okunmalı. bazı hayvanların sana saldırmasını engelleyen bir perk var örneğin; ya da zor bir anında düşmanını etkisiz hale getiren dedektif kılıklı "gizemli yabancı" desteği veren bir perk... 

yoldaş: bir köpeği (dogmeat ismi) sahiplenebiliyorsun. onun haricinde sana eşlik edecek bir kişi daha bulabiliyorsun. ancak fazladan ikinci kişiyi alamıyorsun sanırım. 

notlar, ses kayıtları: okumakta ve dinlemekte fayda var... hiç bir anlamı olmasa koymazlardı zaten...

   

3.
 (eğer oyunu henüz oynamadıysan ve oynamayı planlıyorsan bundan sonrasını, oyundan alacağın keyfi baltalamamak adına okumaman konusunda bir kez daha uyarıda bulunayım) 

 gta 4 çıktı ve ben "tamam aylarca başka bir şeye ihtiyacım yok" diye düşündüm. gta her zaman için benim favori oyunum olmuştur; hiç bir görev yapmadan saatlerce devam edebilirim eğlenmeye. şu anda hiç hatırlamıyorum fallout 3 nereden çıktı? daha önce ismini duymuştum ama serinin önceki oyunlarıyla hiç ilgilenmemiştim ki işin aslı, rpg (role playing game) denilen tür ile ilgilenmemiştim; yani bilgisayar oyunları sözkonusu olduğunda. yoksa fi tarihinde bir evde toplanmış ve "olm deli bir şey; denemeliyiz mutlaka" gazıyla harekete geçmiştik. ama dm (dungeon master) kişisi (topun [zarların] sahibi) pek tanıdığımız biri değildi ayrıca sanırım onun da bu işlerde pek tecrübesi yoktu. hepsinden önemlisi biz (üç dört arkadaş) gereğinden fazla suluyduk. bir şekilde uyuşamadık ve ikinci ev toplantısına gitmedik; eskisi gibi barlarda içki muhabbetine takılmayı ve konu üzerine tonlarca geyik yapmayı tercih ettik... hayat şöyle olsa, böyle olsa geyiklerinde uzmanlaşmış bir grup için kesinlikle bir kayıp ama hiç de pişman değilim!

fallout 3'de beni ilk çarpan vault'dan çıkar çıkmaz gördüğün uçsuz bucaksız manzara ve ortamın renkleri, havası oldu. bununla beraber canımı sıkan ilk şey de (daha sonra çok seveceğim) uzun diyaloglar! oyunu yaklaşık otuz saatlik bir sürede bitirdim ve derhal baştan başladım. ikinci seferin ilk otuz saati, ilk otuz saatten neredeyse tamamen farklıydı! bir de tamamen "kötü" bir karakterle oynamayı düşünüyorum, megaton'u patlatıp, tenpenny tower'dan izleyeceğim dev mantarı. 

genellikle serinin ilk oyunlarını oynayanlar bu son fallout'un fsp (first person shooter) özelliği başta olmak üzere bir çok şeyden pek memnun kalmamışlar belli ki. bu konuda net bir fikir yürütemem çünkü dediğim gibi eski bölümleri (ya da versiyonları?) oynamadım. fallout 1 ve 2'yi oynamak da pek çekici gelmiyor bana çünkü bu sefer ben de bir kıyaslama yapmak zorunda kalacağım ve alıştığım, sevdiğim şeyleri arayacağım. zamanında kaçırmışım işte, üzgünüm... 

her neyse, beni en fazla etkileyen veya gevezelik yapmak istediğim şeylerden bahsedeyim ben...

   

bu uzay aracını gerçekten de gezinirken gördüm ve çok şaşırdım. (işte bu tür süprizlerin tadını kaçırmamak için bir süre oyunu fazla araştırmadan oynamak gerekiyor...) daha sonra, ölü uzaylının silahını alabileceğimi duydum bir yerden ve tekrar bu enkazı aramak zorunda kaldım. "alien blaster" isimli bu lazer silahının yanında epeyce "alien power cell" bulunuyor. oldukça güçlü bir silah ve bir de "firelance" diye bir modeli var. belki bir ara denk gelir bana da?

   
 
agatha teyze, en hoşuma giden karakterlerden biri oldu. onu da tesadüfen buldum, istediği stradivarius kemanı bulup getirdikten sonra onun radyo kanalını dinleyebilmek pek güzel.

 

 vault 106'da sinir bozucu hayaletler... aslında hayalet değil de sanrılar ya da flashback'ler demek gerek. garip bilgisayar mesajları, sessiz tanıdık yüzler... neler olup bittiğini tam kavramış değilim doğrusu...

   

çok uzun zaman sonra ne işe yaradıklarını öğrendiğim salak oyuncaklar... bubble-head denilen bu naneleri tek tek bulmak için google araştırmaları yapmak zorunda kaldım.

 

en sevdiğim karakter dogmeat oldu. "finding the garden of eden" görevi bittiğinde dogmeat ve resimdeki esmer hatun (star paladin cross) ortadan kayboldular. özellikle dogmeat için görevi baştan aldım, bu sefer onu megaton'da bırakarak... fakat yine ortada yoktu. meğer bu türden durumlarda vault 101 girişine gidip orada bekliyorumuş... akıllı it... dogmeat ile ilgili bu fotoğraf da ilginç... 

 oyunla ilgili daha çok gevezelik yapabilirim ama bu kadarı yeter sanırım. kesinlikle üzerine laf edilmesi gereken bir dolu şeyi (bir adamın üzerinde yaklaşık otuz bin kola şişesi kapağı taşıması gibi) atlamışımdır ya fark etmediğimden - bilmediğimden ya da unuttuğumdan... 

güncelleme (140509) : 


 
 
 
ayrıca bak: 


 bağlantılar:

fallout 3 (oyunun yasal sitesi) 
fallout 3 eksisozluk fallout wiki (ne nedir nerede bulunur ne işe yarar vs vs) 
fallout 3 nexus (tonla eklenti var. araziyi ve gökyüzünü zenginleştirmeden, kaplamaları detaylandırmaya...) 
no mutants allowed (genel olarak fallout serisi) 
gamefaqs.com (olası sorunlara cevap bulmak için...) 
nuka-cola.com (mini konsept site) 
rad-away.com (mini konsept site) 
enclaveradio.com (mini konsept site) 

aralara serpiştirilmiş duvar kağıtları: nuka-cola.net

2 yorum:

  1. harika yazmışsın

    YanıtlaSil
  2. fallout super bir oyun ve yakinda fall out ' un yeni bir versionu cıkacak tabi daha 3'ünü bitiremedik :)

    YanıtlaSil