"sanırım yazarımız şunu öne sürüyor. keops piramidi'nin yüksekliği, yan yüzeylerinin toplam alanının kare köküne eşittir. ölçüler 'metre' olarak değil, mısır ve ibran arışına en yakın ölçü birimi olan 'ayak' olarak alınmalıdır. çünkü 'metre' modern çağda icat edilmiş soyut bir ölçüdür. bir mısır arışı, 1,728 ayak eder. kesin yüksekliği bilmiyorsak, pirimidion'dan, büyük piramidin üstüne konmuş, onun uç noktasını oluşturan küçük piramitten yararlanabiliriz. güneşte pırıl pırıl parlayan altın ya da başka bir madenden yapılmıştı bu küçük piramit. şimdi, küçük piramidin yüksekliğini, tüm piramidin yüksekliği ile çarpar, elde ettiğimiz toplamı da onun beşinci kuvveti ile çarparsak, yeryüzünün çevresini buluruz. dahası, tabanın çevresini yirmi dördün üçüncü kuvveti ile çarpıp ikiye bölersek, yerkürenin çapını elde ederiz. sonra, piramidin tabanının alanını 96'yla, onu da on'un sekizinci kuvvetiyle çarparsak, doksan altı milyon sekiz yüz on bin mil kare eder ki, bu da yeryüzünün alanına eşittir. doğru mu?"
(...)
"demek," diye duraksadı belbo, "bu bay, kesinleşmiş gerçekleri yinelemekten başka bir şey yapmıyor?"
"gerçekler mi?" diye güldü aglie, eğri büğrü, ama hoş bir tadı olan purolarından sunmak için puro kutusunu bir kez daha açtı. "yıllar önce bir tanıdığımın dediği gibi, quid est veritas*. bir yığın saçmalık. her şeyden önce, piramidin tabanını, yüksekliğin tam iki katına bölerseniz, kesirleri de hesaba katarsanız, pi sayısını değil, 3,1417254 sayısını bulursunuz. küçük bir fark ama önemli. (...) beyler, lütfen benimle pencerenin yanına kadar gelir misiniz?"
gösterişli bir biçimde pencere kanatlarını ardına dek açtı, dışarıya bakmamızı söyledi; uzakta, dar bir sokakla caddenin kesiştiği köşede, piyango biletlerinin satıldığı anlaşılan, tahtadan yapılmış küçük bir kulübeyi gösterdi bize.
"beyler," dedi, "gidip şu kulübeyi ölçmenizi rica ediyorum. tezgahın uzunluğunun 149 santimetre olduğunu göreceksiniz, yani dünya ile güneş arasındaki uzaklığın yüz milyarda biri. kulübenin arka tarafının yüksekliğini, pencerenin genişliğine bölerseniz: 176:56=3,14 çıkar. ön tarafın yüksekliği 19 desimetredir; bu da, yunan aydönümü yıllarının sayısına eşittir. iki ön köşenin yüksekliği ile, iki arka köşenin yüksekliğinin toplamı ise: (190x2)+(176x2)=732'dir; bu da poitiners zaferinin tarihidir. tezgahın kalınlığı 3,10 santimetre, pencere kornişinin genişliği ise 8,8 santimetredir. tam sayıların yerine onlara denk düşen alfabe harflerini (3 yerine c, 8 yerine h) koyarsak, c10h8'i elde ederiz. bu da naftalinin formülüdür."
"olağanüstü!" dedim, "bütün bu ölçümleri yaptınız mı?"
"hayır," dedi aglie, "jean-pierre adam diye biri, başka bir kulübe üstünde yaptı. sanırım, piyango biletleri satılan bütün kulübelerin boyutları az çok aynıdır. sayılarla ne isterseniz yapabilirsiniz.(...)"
[foucault sarkacı, umberto eco. can yayınları, 1992, sayfa 276-277]
*çevirmen şadan karadeniz'in notlar kısmından: "gerçek nedir?" isa'yı çarmıha gerdiren pontius pilatus'un ünlü sorusu. [gerçek değil de, hakikat nedir, doğrusu sanırım]
(...)
"demek," diye duraksadı belbo, "bu bay, kesinleşmiş gerçekleri yinelemekten başka bir şey yapmıyor?"
"gerçekler mi?" diye güldü aglie, eğri büğrü, ama hoş bir tadı olan purolarından sunmak için puro kutusunu bir kez daha açtı. "yıllar önce bir tanıdığımın dediği gibi, quid est veritas*. bir yığın saçmalık. her şeyden önce, piramidin tabanını, yüksekliğin tam iki katına bölerseniz, kesirleri de hesaba katarsanız, pi sayısını değil, 3,1417254 sayısını bulursunuz. küçük bir fark ama önemli. (...) beyler, lütfen benimle pencerenin yanına kadar gelir misiniz?"
gösterişli bir biçimde pencere kanatlarını ardına dek açtı, dışarıya bakmamızı söyledi; uzakta, dar bir sokakla caddenin kesiştiği köşede, piyango biletlerinin satıldığı anlaşılan, tahtadan yapılmış küçük bir kulübeyi gösterdi bize.
"beyler," dedi, "gidip şu kulübeyi ölçmenizi rica ediyorum. tezgahın uzunluğunun 149 santimetre olduğunu göreceksiniz, yani dünya ile güneş arasındaki uzaklığın yüz milyarda biri. kulübenin arka tarafının yüksekliğini, pencerenin genişliğine bölerseniz: 176:56=3,14 çıkar. ön tarafın yüksekliği 19 desimetredir; bu da, yunan aydönümü yıllarının sayısına eşittir. iki ön köşenin yüksekliği ile, iki arka köşenin yüksekliğinin toplamı ise: (190x2)+(176x2)=732'dir; bu da poitiners zaferinin tarihidir. tezgahın kalınlığı 3,10 santimetre, pencere kornişinin genişliği ise 8,8 santimetredir. tam sayıların yerine onlara denk düşen alfabe harflerini (3 yerine c, 8 yerine h) koyarsak, c10h8'i elde ederiz. bu da naftalinin formülüdür."
"olağanüstü!" dedim, "bütün bu ölçümleri yaptınız mı?"
"hayır," dedi aglie, "jean-pierre adam diye biri, başka bir kulübe üstünde yaptı. sanırım, piyango biletleri satılan bütün kulübelerin boyutları az çok aynıdır. sayılarla ne isterseniz yapabilirsiniz.(...)"
[foucault sarkacı, umberto eco. can yayınları, 1992, sayfa 276-277]
*çevirmen şadan karadeniz'in notlar kısmından: "gerçek nedir?" isa'yı çarmıha gerdiren pontius pilatus'un ünlü sorusu. [gerçek değil de, hakikat nedir, doğrusu sanırım]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder