13 Ekim 2009

iklim denen adam ( blog action day 2009)



çok eski zamanlardan beri iklim çok önemli bir konudur. eski çağlarda iklim çok güzeldi çünkü o zamanlar insanlar çok azdı. eski insanlar güneşe ve suya bakıp şaşırıyorlardı ve başka bir şey gelmiyordu ellerinden. sonra bir gün adamın biri çıkıp "dünya bize verilmiştir neden nimetlerinden yararlanmıyoruz?" dedi ondan sonra milyonlarca insan dedi ki, "evet lan, doğaya hükmedelim, biz düşünen eşek ya da hayvan değil miyiz?" öbür milyonlarca insan da "orrayt, hadi" dedi ve sonra su olsun güneş olsun bildiğimiz sevdiğimiz ve her zaman damarlarımızda hissettiğimiz hava olsun hepsi emrimize amade olmuş oldu. bunun üzerine haydi şu enerjisini emelim, yok şu kuvvetinden yararlanalım falan dediler ama yetmedi çünkü insan, bir de baktık ki meğer hem düşünen hem de bir türlü doymayan eşekmiş, hayvanmış.

bir de her yaşlı ve doğayla iç içe yaşayan dersu uzala'nın rahatlıkla ifade edebileceği gibi, güneş olsun, ay olsun ne bileyim toprak, su, ateş olsun ya da en sallamadığın tavşan bile aslında "adam"dır. adam, adem'den gelir, hatta aynı şeydir bile diyebiliriz. daha hiç bir şeyin ismi yokken ilk ona isim verildiğinden kendini bir bok zenneder oysa adem erik gibi bir şeydir, yani seslenirsin ve bakar; tabii aynı zamanda viking ya da gitarist falansa. biz de adamız. her şey adamdır. adam olmayan şey yok'tur; varsa bile yok olduktan sonra hatırlanmaz. zaten var demek, birinin seni bilmesi, "hişt hop!" demesi demek değil midir? öyleyse bu güneş olsun ay olsun ya da toprak su hava, işte tüm bu adamlar, hatırlandıkça, muhabbet ettikçe vardır. ya da doğrusu: böylece yok olmazlar. şöyle bir bakıp, "oha bir trilyon yıldır orda duruyormuş lan bu; ben de nereme soktum diye düşünüyordum?!" diye bir an silkinip derhal farkına varabileceğimiz bazı adamlardır bunlar kısacası.

iklim de işte öyle bir adamdır; iki bahar bir yaz bir de kış gibi karakterleri vardır. hepsi de çok güzeldir, ama kimi ben yaz adamıyım der kimi kış adamıyım der oysa kışın kömür yakar, yazın klima yakar, madem çok seviyordun, neden onunla mücadele ediyorsun diye sorsan, ya tamam da çok sıcak be der ya da götüm dondu da der. bunlardan işte, gereksiz yere ya da aşırı ya da bilinçsiz mücadele edenler vardır. işte öyle kömüre, klimaya, gaza dumana yumulursan doğa adamının dengesini bozarsın! anlamaz ama. bir de kalkıp, ne yapayım uzaya mı taktırayım dev bir klima falan der! çüş! uzay da lazım, uzay adam değil mi; adam tabii, kocaman adam hatta!

çok duyduğumuz nesilden nesile geçen sümük gibi bir düşünce vardır: "ne yani ben ampülümü değiştirdim, şunda bunda daha dikkatli oldum diye bir şeyler düzelecek mi? bu insanlığın sorunu olm; hükümetler bir şey yapmalı. kırt pırt..." gibi şeyler işte. oysa ne demiş eskiler, herkes kendi evinin önünü temiz tutsa, efendim, tüm şehir otomatikman cillop gibi tertemiz olur, demiş. lafı koymuş ölmüş hepsi; ulan herkes kendi çocuğunu düzgün yetiştirse tüm dünya düzgün olurdu; al bu da laf! bıt bıt güzel sözler söyleyelim, sayılar, istatistiksel veriler aksın, geçmiş şimdi gelecek üzerine karşılaştırmalar uçuşsun odan sonra en fazla gazoz kapağı kadar anüsü temizlemek için afrikanın yarısına su şakası yapacak kadar su harca! bunları da konuşmak lazım dedim, kapadım telefonu.

yerine daha zararsızını, akıllıcasını koyabileceğin eylemleri, dünyayı kurtarmak amacıyla yapmak biraz denyoca geliyor bana. ne bileyim yarım saat dişini fırçalarken o yarım saat boyunca musluğu açık tutmayıp, "ehehe, süper bir insanım, çevre, doğa falan..." diye düşünmek için hafif kaçık olmalı insan. geri zekalı süpermen, musluğu dünyayı kurtarmak için değil, öylesi mantıklı olduğu için kapamalısın! neymiş, google beyaz zemin kullanmasınmış! bu konuda ekran başında bıtbıtlanırken bir yandan hiç ilgilenmediği televizyonu açık, bir yandan sifonu bozuk, bir yandan osurup duruyor!

neyse iklim adamından bahsetmeliyim: iklim adamı son on yıllar içinde oldukça tuhaf davranmaya başladı. dört kişiliği iç içe giriyor, yer değiştiriyor, alışılmışın dışında reaksiyonlar gösteriyor. belki işin gereği öyle davranıyordur? yani, ne kadar zamandır "insanlık" var ki ortalıkta? aynı soruyu, kül olan ormanlar, kuruyan akarsular, eriyen buzullar, öldürülen hayvanlar bakımından da sorabilirim: gerçekten lan, dün bir bu gün iki anasını siktik güzelim gezegenin... çüş be! hem ne kadar zamandır "insanlık" var ki ortalıkta?

not: aşağıdaki ile yukarıdaki iki görsel arasındaki yazıdır insanlık. bunu da bilelim hani....
not2: bu "kompozisyon" gibi başlayan yazı, "blog action day '09 - climate change" ev ödevi için eklendi. çok hevesli olduğumdan iki gün önce teslim etmiş oldum. (bir süre internet erişimim olmayacak ; aslında o yüzden erken girdim yazıyı...)



görseller: bilgisayar grafiği: markley boyer, foto: robert clark

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder