bir film oburu olduğu söylenen pete tombs'un eseri "turkish pop cinema" (ya da: "popüler türk sineması") isimli belgesel. seksenlerin başına kadarki dönemde çekilmiş olan, özellikle "kahraman"lı filmler ve amerikan sinemasından uyarlama filmlerle ilgili, yaklaşık yarım saat süren, bol röportajlı ve keyifli bir çalışma.
oyunculardan, cüneyt arkın, aytekin akkaya, behçet nacar, mine soley, doğan tamer; yönetmen yılmaz atadeniz; araştırmacı yazar giovanni scognamillo ve metin demirhan; müzisyen serhat köksal (2/5bz) belgeselde oldukça ilgi çekici şeyler anlatıyorlar. tabii filmlerden de örnekler veriliyor: çelimsiz cengaverler, içi geçmiş ahtapotlar vs vs...
radikal'de yayınlanan pete tombs röportajı ise noktasına virgülüne dokunmadan (çünkü kopyala - yapıştır oldu) aynen şöyle:
oyunculardan, cüneyt arkın, aytekin akkaya, behçet nacar, mine soley, doğan tamer; yönetmen yılmaz atadeniz; araştırmacı yazar giovanni scognamillo ve metin demirhan; müzisyen serhat köksal (2/5bz) belgeselde oldukça ilgi çekici şeyler anlatıyorlar. tabii filmlerden de örnekler veriliyor: çelimsiz cengaverler, içi geçmiş ahtapotlar vs vs...
radikal'de yayınlanan pete tombs röportajı ise noktasına virgülüne dokunmadan (çünkü kopyala - yapıştır oldu) aynen şöyle:
-türkiye'deki bağlantılarınızı nasıl oluşturdunuz?
-ana bilgi kaynaklarım giovanni scognamillo (ki o olmadan bu belgeseli kesinlikle yapamazdık); metin demirhan; söyleşi yapmamızı kabul eden ve söyleşilerin bir kısmını ayarlayan yılmaz atadeniz'di. ayrıca kaya özkaracalar'ın ve nilgün birgül'ün de çok katkısı oldu. fransız yazar alain petit ise, ilgimin ateşlenmesini sağlayanlardan biriydi.
(tombs, kaya özkaracalar'ın yayın koordinatörü olduğu geceyarısı sineması dergisinin yazarlarından.)
-söyleşi yaptığınız türk starları hakkında ne düşünüyorsunuz?
-hepsiyle tanışmak gerçek bir zevkti. ama tabii ki cüneyt arkın'ın ayrı bir yeri var. zaman ayırma konusunda çok cömert ve nazik davrandı, ayrıca anlattığı hikâyeler harikaydı. onunla tanışmak, bu maceradaki zirve noktalardan biriydi benim için. ama genel olarak tanıştığımız herkes çok nazikti. o insanlarla tanışmak, yaptıkları filmlerin neden bu kadar özel bir enerji ve heyecan taşıdığını anlamama yardım etti. bu filmleri yapanlar için sinema bir macera, sadece iş değil. hepsinden aldığım izlenim buydu.
-ingiltere'de belgesele ve ona konu olan türk filmlerine tepki nasıldı? ve tabii bu sinemayı keşfettiğinizde siz nasıl karşıladınız?
-ingiltere'de yaşayan türkler'den çok sayıda tepki geldi, ki maalesef türk kültürüyle ilgili bir programa kolay kolay rastlamıyorlar. sanırım çok şaşırdılar ve türk sinemasının bu şekilde ele alınması hoşlarına gitti.
şu anda türk sinemasının bu dönemine yönelik epey fazla ilgi var. fakat ben araştırmaya başladığımda, film tarihinin bu kısmı hakkında hem az şey yazılmıştı hem de ciddiye alınmıyordu. bu filmleri izlemeye başladığımda çok etkilendim ve çok da zevk aldım. çünkü gerçek bir enerjileri ve 'mainstream' sinemanın artık yitirdiğine inandığım eğlenceli bir yönleri var. bence yılmayan şeytan gibi bir filmde, matrix reloaded gibi düzinelerce filme kıyasla çok daha fazla keşif unsuru ve gerçek sinema tadı var.
-dünya sinemasının acayip örneklerinden çok geniş bir koleksiyonunuz var. türk yapımlarını acayiplikte nereye koyarsınız?
-türk filmleri, endonezya ve pakistan filmlerinden sonra üçüncü sırada. (haber ve röportaj)
Cüneyt Arkın'ın zamanında eli kopmuş ya. İlk kez duydum bunu ve gerçekten şaşırdım. O devirde elini iyi dikmişler yahu.
YanıtlaSil