metropia, isveç ve mısır kökenli tarik saleh'in yönettiği, garip bir animasyon. ana karakter roger'ın, şampuanlar aracılığıyla (eh meh!) insanların kafalarının içine giren, aynı zamanda devasa metro ağının patronu olan ivan'a ve onun sistemine ister istemez bulaşması anlatılıyor filmde.
karanlık bir atmosfer, çok garip zamanlar ve ilişkiler falan filan deyip filmin öyküsünü hızlıca geçiştirirsem ayıp eder miyim? yani, öykü kötü değil ama görüntüler kadar etkileyici ya da sağlam da değil.
bant dergisinin 58. sayısında yer alan röportajda, "bu nasıl bir animasyon, olayı nedir?" sorusuna şöyle cevap vermiş tarik abi:
"film 3d gibi görünüyor ama aslında 2d. fotoğraflar, canlı imajlar da kullandık ama film sahne sahne çizildi. ve bütün halde, aylar süren mesailerle ortaya çıkarılmış karelerin artarda dizilmiş hali oluştu. karakterler de boyutlu kukla denen bir biçime sahip. bu da aslında iki boyutlu olmalarına rağmen sağa sola dönüşlerinde onlara boyut kazandırmaya yarıyor. aslında filmin animasyon tekniği bir felsefeye de dayanıyor. karakterlerin beyinlerindeki ışığı dışarı çıkarmak istedik. her birinin yüzü ampul gibi parlıyor bu yüzden. rembrant'ın, caravaggio'nun işlerinde olduğu gibi gerçeküstü bir ışık kullandık. neticede yeni ve eşsiz bir teknik elde ettik."
gerçekten de, özellikle roger ampul kapalı. gerçi izlerken "armut kafalı" diye düşünmüştüm ama o zaman tekniğin dayandığı "felsefe"yi oturtmak güç oluyor.
ayrıca: tarik saleh ile film üzerine bir röportaj.
karanlık bir atmosfer, çok garip zamanlar ve ilişkiler falan filan deyip filmin öyküsünü hızlıca geçiştirirsem ayıp eder miyim? yani, öykü kötü değil ama görüntüler kadar etkileyici ya da sağlam da değil.
bant dergisinin 58. sayısında yer alan röportajda, "bu nasıl bir animasyon, olayı nedir?" sorusuna şöyle cevap vermiş tarik abi:
"film 3d gibi görünüyor ama aslında 2d. fotoğraflar, canlı imajlar da kullandık ama film sahne sahne çizildi. ve bütün halde, aylar süren mesailerle ortaya çıkarılmış karelerin artarda dizilmiş hali oluştu. karakterler de boyutlu kukla denen bir biçime sahip. bu da aslında iki boyutlu olmalarına rağmen sağa sola dönüşlerinde onlara boyut kazandırmaya yarıyor. aslında filmin animasyon tekniği bir felsefeye de dayanıyor. karakterlerin beyinlerindeki ışığı dışarı çıkarmak istedik. her birinin yüzü ampul gibi parlıyor bu yüzden. rembrant'ın, caravaggio'nun işlerinde olduğu gibi gerçeküstü bir ışık kullandık. neticede yeni ve eşsiz bir teknik elde ettik."
gerçekten de, özellikle roger ampul kapalı. gerçi izlerken "armut kafalı" diye düşünmüştüm ama o zaman tekniğin dayandığı "felsefe"yi oturtmak güç oluyor.
ayrıca: tarik saleh ile film üzerine bir röportaj.