o şehir güzeldir, benzersiz bir tarihi vardır, mimari örnekler salya akıttırır, doğal güzellikler sarıp sarmalamıştır ya da en olmadık yerde fışkırmıştır görkemlice, başka bir yerde göremeyeceğin etkinlikler gerçekleştiriliyordur, şu vardır bu vardır işte, o şehir başka şehirlere benzemez, özeldir. hepsini görürsün, fotoğraflar çekersin, notlar alırsın, zihnine kaydedersin bir çok şeyi. tüm bunlar, o şehiri dışardan görmekle, incelemekle, izlemekle ilgili elbette. daha başka şekilde söylenecekse, yolun üstünde duran bir şey işte, geçip gideceksin, belki daha sonra anlatacaksın.
çünkü tüm özellikleri bir kenara, bir şehiri özel yapan, yani senin için, benim için özel yapan, orada tanıdığın insanlar, yaşadığın şeylerdir. bir bankta, elinde fotoğraf makinenle oturan bir insansan, o şehir hakkında tanıtıcı kitapcıkların haricinde pek bir şey bilmiyorsundur yani. bir de nasıl biri olduğun önemlidir, aynı şehirde binlece insan yaşar ama herkes farklı bir hayatı sürdürür ya, gün güne benzemez, hayat hayata nasıl benzesin? o halde, nasıl yaşadığına ve kim olduğuna göre "şehir" de anlam değiştirecektir; bambaşka "bir şey" olacaktır.
gta IV için yayınlanan "episodes from liberty city" eklentisi, aslında hem asıl oyundan hem de birbirlerinden bağımsız iki oyun içeriyor: aynı şehiri, aynı haritayı (üç beş detay haricinde aynı, neredeyse aynı işte) kullanıyorlar ama oyuncu bir saniye bile rahatsız olmuyor aynı sokaklardan, caddelerden geçtiği için aksine bu durum hoşuna gidiyor. sanırım bunun nedeni, "farklı bir gözle bakma" ya da oyunla bağlantısında, "başka biri olma" ile ilgili.
doğrusu, gta IV zaten muhteşem bir oyun, serinin diğer oyunları gibi, bir öncekini unutturmuyor ama onu aşıyor ve evet, "episodes from liberty city" gibi bir ek paket yayınlanmasa da klasını koruyacak bir oyun ama şirket daha fazla kazanmak istiyor ve elinden geleni yapıyor, tüm şirketler gibi. ne olursa olsun bu paket gerçekten de şahane bir emeğin ürünü; 20 görevli bir niko bellic paketi de çıkarabilirlerdi, aşağı yukarı aynı parayı kazanırlardı üstelik daha az zahmetle? bunun yerine aynı şehirde başka yaşamlara, o yaşamların önceden hesaplandığı belli kesişmelerine ve bir dolu renkli, komik karaktere meydanı bırakmaları bence muhteşem bir karar olmuş.
"the lost and damned" isimli eklentide, genel olarak bir motorsiklet çetesinin hayatına ve özel olarak, bu çeteden bir elemana (johnny) odaklanılmış. bir dolu hıyardan oluşmuş bu çetenin en aklı başında adamını kontrol ettiğimi düşündürdü bana oyun, sonra, "sen aklı başında yönetiyorsun onu, yoksa diğerleri gibi hıyarın teki" dedim kendime. aklı başında kullanmak derken de, işte yayaları ezmemek, evsizlere para vermek, içkiliyken taksi çağırmak, kırmızı ışıklarda durmak gibi şeylerden bahsediyorum(!)
gerçekten de herif sorunlu, örneğin uyumuyor yatağın kenarında oturuyor sadece, şu kayıt yapma muhabbetlerinde. aslında o da haklı, bangır bangır sepultura vs çalan köhne bir barın kapısı bile olmayan bir odasında uyumak zor olurdu!
neyse ben notlar halinde gördüklerimi yazayım oyunla ilgili:
-eklentinin kendi hikayesi ilerlerken niko bellic'in macerasıyla bazı kesişmeler de gerçekleşiyor ve bu bölümler gerçekten çok başarılı. bu eklentilerin gta IV projesinin başından beri düşünüldüğü belli hani. (keyif kaçırmamak için detay anlatmak istemiyorum, belli olmuştur.)
-renkler, ortam, her şey sanki pis, paslı ve tozlu. bu sert atmosfer radyolara da yansımış; yeni bir radyo eklenmiş (liberty city hardcore) ve birçok radyonun şarkı listesi genişletilmiş.
-yaklaşık 20 ayrı yarış eklenmiş, haritada ikonu beliriyor ve bu seçeneği istediğin zaman kullanabiliyorsun. brucie'nin niko için ayarladıkları gibi tırt da değil; sopalar, atlama yerleri, detaylı yarış haritaları... kıran kırana derler ya, işte ben de öyle diyeyim bari.
-toplam 50 adet martı var, uzun süre fark etmedim böyle bir şey olduğunu, tesadüfen gördüm.
-basit ama keyifli bir kağıt oyunu ve bilek güreşi yapma seçenekleri eklenmiş.
-bazı görevlerde motorsiklet çetesinden beş altı motor beraber yola çıkıyorlar. görev noktasına kadar hiyerarşiyi korumak gerekiyor. bu kadar adam ilerlerken "hadi kapışalım" dememeleri zor oldurdu: görev yerine kadar yarışıyorlar ve hiyerarşi falan kalmıyor bazen.
"the ballad of gay tony"in şahane bir başlangıcı var. anne sözü ("derslerine çalış, okulunu oku") dinlemeyen luis fernando lopez'in afacan arkadaşlarıyla ve homo patronuyla beraber serserice bir hayat sürmesi konu ediliyor diyebilirim. biraz eski gta oyunları havasında gibi geldi bana. "the lost and damned" ne kadar kirli, paslıysa, "the ballad of gay tony" o kadar net ve ışıltılı: gece hayatı, enteresan karakterler, dans ve golf...
dediğim gibi şahane bir açılış var ve hem niko'nun dünyasıyla hem de metalci motorsikletçilerle zaman zaman kesişiyor oyunun öyküsü. gta 3 ve vice city tadını verdi oyun bana; sanırım uçuk karakterler yüzünden.
- paraşütle atlama gibi yetenekleri var adamımızın.
- yusuf isimli karakter şahane olmuş, zaten eğlencelidir gta videoları ama yusuf güzel bir farklılık, çeşitlilik getirmiş oyuna.
-gta IV'ün en kırık karakteri olan brucie ve en az kendisi kadar kırık olan abisi mori kibbutz da kadroda.
- yine 50 martı var şehire dağılmış, öldürülmeyi bekleyen.
[daha oyunun başlarında, "momma's boy" görevinde, "loading..." ekranında bitmek bilemeyen bekleyiş sorunu epey bir uğraştırdı. görüntü ayarlarında her şeyi minimuma getirince aşılıyor sorun. ya da ben öyle aştım.]
(yaklaşık 15 gün önce yazmaya başlamışım bunu. o zaman bile eski bir konuydu! neyse, zamanla belki bir işe yarar...)
ayrıca bak: grand theft auto 4
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder