bu iki filmin bir dolu ortak özelliği vardır; ikisinde de vahşi cinayetler işleniyor, 10 numara mizah barındırıyorlar, diyaloglar şahane yazılmış, oyunculuklar muhteşem, birisi yönetmeninin ilk filmi, diğeri yönetmeninin son filmi falan filan ama aynı başlık altında yer almalarının asıl nedeni şu: bugün bu filmleri bir kez daha izledim.
"in bruges" yönetmen martin mcdonagh abinin ilk filmi. belçika'da bir şehir bruges: kanallar, tarihi yapılar, müzeler ve üç yüz çeşit bira. suç dünyasına ait adamların sokaklarında koşturdukları bir yer değil hani. senaryo ve öykü sağlam zaten ama bir de ortam böyle olunca (şahire başrol vermiş yönetmen, hatta filmin ismine kadar öne çıkarmış şehiri) evet, böyle olunca daha da sıradışı bir film olmuş.
yanlışlıkla bir çocuğun ölümüne neden olduğu için vicdanı sızlayan bir adam (para karşılığı insan öldüren biri; bak katil diyemiyorum bir türlü) ile onun daha yaşlı ve daha sakin ortağının, ortadan kaybolmak amacıyla, "sırf belçika'da olduğu için" kimsenin gitmediği bruges'a ("bok çukuru") varmalarıyla başlıyor film. daha sonra küfürbaz büyük patron, yaşlı olana, genç olanı öldürmesi emrini veriyor çünkü çocukları öldürmek cezasız bırakılacak bir hata değil ve elbette ceza ölüm. olay bu, ancak tüm bu karakterler bir yandan da "iyi" de olabilen tipler, ya da işte, kendi doğruları, kuralları var ve bunlar insani sonuçlar doğurabiliyor. diyaloglar ve içinde kalınan durumlardan ama asla aksiyondan kaynaklanmayan güçlü bir mizahi yapı var filmde. (daha önce ve daha sonra dediğim gibi). çoğunlukla ray ve harry karakterini merkeze alan ve hiç göze batmayan film içi göndermeler aslında çok daha yoğun planlanmış; çıkartılan sahnelerden rahatlıkla anlaşılıyor.
filmi dvd reyonlarında, olasılıkla "suç - macera" raflarına koyuyorlardır ancak ben olsam hiç duraksamadan "komedi" rafına yerleştirirdim. kendine özgü ve dediğim gibi çok sağlam bir mizahi yapısı var filmin.
dvd fıstık gibi hazırlanmış. yaklaşık 20 dakikalık bir çıkarılmış sahneler bölümü var ki filmi sevmiş biri kesinlikle izlemeli. (özellikle harry waters ile ilgili bölümleri). yapım belgeselleri, çekim hataları gibi bölümler de gayet güzel ama bruges şehriyle ilgili "olağandışı bruges" ve bir dolu bilginin yer aldığı "bruges'un etrafında tekne turu" başlıklı bölümleri çok beğendim.
teğmen aldo raine üzerinden "bu benim başyapıtım oldu" diyor bence tarantino ancak gerçekten öyle diyorsa onunla aynı fikirde değilim. ne düşünürsem düşüneyim, yine de film bomba gibi. benim için sinema salonunda hitler'i ve nazileri öldürmek yeter de artar bile ve insanlık için de, şu tatlı sahnesinin finali!
"inglourious basterds" ya da soysuzlar çetesi, bilindiği gibi tarantino'nun son filmi. şimdi bu yazıyı okuduğunda yıl 2018 falansa çok anlamsız gibi gelecek ancak bu yazının tarihi durumu düzeltecektir. böyle saçma bir ayrıntıyı dile getirme nedenim, dvd kapağına, "quentin tarantino'nun yeni filmi" yazmanın saçmalığıyla yarışma arzusuna kapılmam. ama evet, belli ki kaybettim bu yarışı.
yani daha kapağına baktığım anda böylesi şahane bir filmin dvd sürümünün ne kadar özensiz hazırlandığını anladım. internetten film indirmeyin diye ağlayıp duran, dvd menüsüne ulaşana kadar dakikalarca geçilmesi olanaksız, sanki yıllarca öyle ekranda duran "yazılı ve görsel uyarı" koyan bu arkadaşlar, dvd'lerin kalitelli içeriklerle çekici hale geldiğini bir türlü anlayamıyorlar. ne de güzel olurdu şu film için çift diskli, bol içerikli bir versiyon hazırlasalardı. [ şöyle şeylerin bulunduğu şöyle bi' şey ]
yine de bir iki (toplam iki) başlık var, fazladan içerik olarak. oldukça kısa bir "uzatılmış ve diğer sahneler" bölümü ve daha sonra yanarak ve makineli tüfek kurşunlarıyla ölecek olan 300 kadar nazinin sinemada izlediği "nation's pride" filmi. film dediysem, altı dakika bir şey ama yeter de artar bile! oldukça komik ve hoş göndermeler bulunuyor filmde. hatta youtube'da varmış, burada da olsun:
(havuza düşen adamın çığlığına dikkat; evet, wilhelm scream ) ayrıca bak: alternatif soysuzlar çetesi afişleri
"in bruges" yönetmen martin mcdonagh abinin ilk filmi. belçika'da bir şehir bruges: kanallar, tarihi yapılar, müzeler ve üç yüz çeşit bira. suç dünyasına ait adamların sokaklarında koşturdukları bir yer değil hani. senaryo ve öykü sağlam zaten ama bir de ortam böyle olunca (şahire başrol vermiş yönetmen, hatta filmin ismine kadar öne çıkarmış şehiri) evet, böyle olunca daha da sıradışı bir film olmuş.
yanlışlıkla bir çocuğun ölümüne neden olduğu için vicdanı sızlayan bir adam (para karşılığı insan öldüren biri; bak katil diyemiyorum bir türlü) ile onun daha yaşlı ve daha sakin ortağının, ortadan kaybolmak amacıyla, "sırf belçika'da olduğu için" kimsenin gitmediği bruges'a ("bok çukuru") varmalarıyla başlıyor film. daha sonra küfürbaz büyük patron, yaşlı olana, genç olanı öldürmesi emrini veriyor çünkü çocukları öldürmek cezasız bırakılacak bir hata değil ve elbette ceza ölüm. olay bu, ancak tüm bu karakterler bir yandan da "iyi" de olabilen tipler, ya da işte, kendi doğruları, kuralları var ve bunlar insani sonuçlar doğurabiliyor. diyaloglar ve içinde kalınan durumlardan ama asla aksiyondan kaynaklanmayan güçlü bir mizahi yapı var filmde. (daha önce ve daha sonra dediğim gibi). çoğunlukla ray ve harry karakterini merkeze alan ve hiç göze batmayan film içi göndermeler aslında çok daha yoğun planlanmış; çıkartılan sahnelerden rahatlıkla anlaşılıyor.
filmi dvd reyonlarında, olasılıkla "suç - macera" raflarına koyuyorlardır ancak ben olsam hiç duraksamadan "komedi" rafına yerleştirirdim. kendine özgü ve dediğim gibi çok sağlam bir mizahi yapısı var filmin.
dvd fıstık gibi hazırlanmış. yaklaşık 20 dakikalık bir çıkarılmış sahneler bölümü var ki filmi sevmiş biri kesinlikle izlemeli. (özellikle harry waters ile ilgili bölümleri). yapım belgeselleri, çekim hataları gibi bölümler de gayet güzel ama bruges şehriyle ilgili "olağandışı bruges" ve bir dolu bilginin yer aldığı "bruges'un etrafında tekne turu" başlıklı bölümleri çok beğendim.
teğmen aldo raine üzerinden "bu benim başyapıtım oldu" diyor bence tarantino ancak gerçekten öyle diyorsa onunla aynı fikirde değilim. ne düşünürsem düşüneyim, yine de film bomba gibi. benim için sinema salonunda hitler'i ve nazileri öldürmek yeter de artar bile ve insanlık için de, şu tatlı sahnesinin finali!
"inglourious basterds" ya da soysuzlar çetesi, bilindiği gibi tarantino'nun son filmi. şimdi bu yazıyı okuduğunda yıl 2018 falansa çok anlamsız gibi gelecek ancak bu yazının tarihi durumu düzeltecektir. böyle saçma bir ayrıntıyı dile getirme nedenim, dvd kapağına, "quentin tarantino'nun yeni filmi" yazmanın saçmalığıyla yarışma arzusuna kapılmam. ama evet, belli ki kaybettim bu yarışı.
yani daha kapağına baktığım anda böylesi şahane bir filmin dvd sürümünün ne kadar özensiz hazırlandığını anladım. internetten film indirmeyin diye ağlayıp duran, dvd menüsüne ulaşana kadar dakikalarca geçilmesi olanaksız, sanki yıllarca öyle ekranda duran "yazılı ve görsel uyarı" koyan bu arkadaşlar, dvd'lerin kalitelli içeriklerle çekici hale geldiğini bir türlü anlayamıyorlar. ne de güzel olurdu şu film için çift diskli, bol içerikli bir versiyon hazırlasalardı. [ şöyle şeylerin bulunduğu şöyle bi' şey ]
yine de bir iki (toplam iki) başlık var, fazladan içerik olarak. oldukça kısa bir "uzatılmış ve diğer sahneler" bölümü ve daha sonra yanarak ve makineli tüfek kurşunlarıyla ölecek olan 300 kadar nazinin sinemada izlediği "nation's pride" filmi. film dediysem, altı dakika bir şey ama yeter de artar bile! oldukça komik ve hoş göndermeler bulunuyor filmde. hatta youtube'da varmış, burada da olsun:
(havuza düşen adamın çığlığına dikkat; evet, wilhelm scream ) ayrıca bak: alternatif soysuzlar çetesi afişleri