sabah, yatağın içindeki bir ıslaklıkla uyanmak, belli bir yaştan sonra pek karşılaşılmayan bir durumdur. ha, insanlık hali, belki olur öyle şeyler arada sırada ama en kötüsü, utanç verici bir şeydir ya da ne bileyim belki bir sağlık problemi vardır, diye endişelenir insan. çok daha nadir, belki sadece filmlerde görebileceğin bir şey ise, o ıslaklığın kan olmasıdır ki bunu fark ettiğin anda utanma duygusu değil, dehşete kapılma duygusu bangır bangır çalışacaktır. daha da fenası, yorganın altında, çarşafa yayılmış kan gölünün kıyısında, hemen ayak ucunda bir at kafası ile karşılaşmak olur. kapıldığın dehşet ve nöronlarına kazınmış "her şeyin ait olduğu bir yer vardır" bilgisinin esaslı bir darbe yemiş olması, seni serseme çevirir. gırtlağın tahriş olana kadar bağırmaktan başka bir şey gelmeyecektir aklına. hele bir de at, senin atınsa...
bu çok ünlü ve sinema tarihinde kendine sağlam bir yer edinmiş sahne, godfather filminden, bilindiği gibi. öyküye göre, johnny fontane, bir yandan kamyon şoförlüğü yaparken, geceleri de sahneye çıkıp şarkı söyleyen bir delikanlıdır. onu diğer zor şartlarda türkücülük, şarkıcılık yapanlardan farklı kılan şey ise, don corleone'nin vaftiz oğlu olmasıdır. işte, kanatlarım var ama uçamıyorum, zalim patron beni filminde oynatmıyor, sıkıntısını bir türlü çözemeyince, vaftiz babasının elini öpmeye gider. don corneole, vaftiz oğlunun sorununu önce konuşarak halletmek ister ancak yapımcı inatçıdır: johnny fontane'i filminde istemiyordur. bunun üzerine, bir gece yapımcının sevgili atlarından birinin kafasını keser (birileri) ve gizlice üstelik sinsice adamın yatağına sokarlar kanlı at kafasını.
olan biten şeyler ve bütün bu olup bitenlerde rol alan karakterler kurgusal elbette ancak ilgi çekici şeyler de var: her ne kadar ailesi ve yakınları söylenenleri kabul etmeseler de, johnny fontane'in, frank sinatra'dan esinlenilerek yaratıldığını iddia edenler var. anthony summers ile robbyn swan'ın yazdığı "sinatra: hayat" isimli kitapta, sinatra'nın mafya için kuryelik bile yaptığı iddia edilmiş. (radikal) martin scorsese de, yapım aşamasında olan "sinatra" filminde, sinatra'nın mafya bağlantılarını ele alacakmış ama filmin yapımcıları arasında da yer alan tina sinatra (evet kızı), babasının "olumsuz" gösterilmesini istemiyormuş.
johnny fontane ile frank sinatra arasındaki ilişkiyle ilgili daha detaylı bilgilerin yer aldığı bir alıntı tam bu noktada pek yakışıklı durur:
(...)işte o johnny fontane'nin 1952'de ses tellerindeki kanama nedeniyle şarkıcılığa ara vermek zorunda kalınca umudunu hollywood'a, oyunculuğa bağlamış frank sinatra olduğu söylenir durur. (yönetmen francis ford coppola, baba'da sinatra'ya vito corleone rolünü önermişti. "hatta" demişti, "istersen senaryodan fontane bölümünü çıkarabiliriz. çünkü senin isteğinle veya telkininle orası filme eklenmiş gibi bir izlenim doğabilir.'' sinatra teklifi reddetmişti. ve coppola çaresiz marlon brando'nun kapısını çalmak zorunda kalmıştı. tabii o bölüm de senaryoda olduğu gibi bırakılmıştı.) gerçekten de o sıralar, yani 1952'de -ilk görüşte vurulduğu- ikinci eşi ava gardner'le bir yıldır ikinci baharını yaşamakta olan sinatra, columbia'nın fred zinneman yönetiminde müthiş bir film çevirmeye hazırlandığını duymuştu: "from here to eternity", yani "insanlar yaşadıkça". o filmde mutlaka oynamalıydı. ne var ki ava gardner'i columbia'nın patronunun elinden -yoksa koynundan mı dememiz gerekiyor- çekip almıştı. üstelik ondan da eskiye giden kapanmamış bir hesapları daha vardı: sinatra şarkıcılığının ilk yıllarında columbia ile sözleşme imzalamıştı ama ünü artınca bir çalımla capitol'e geçivermişti. filmde don vito corleone'nin ürkütücü tehditleri sayesinde rolü kaptı johnny fontane. gerçek hayatta ise frank sinatra'nın kimin sayesinde "insanlar yaşadıkça"da "asker maggio" rolünü koparmayı başardığı konusunda rivayet muhtelif. kimi joe costellano diyor, kimi gambino ailesinin danışmanı joseph gallo, kimi lucky luciano, kimi de - en güçlü olasılık- sam giancana. hepsi de birbirinden ünlü, birbirinden dehşet mafya babası... sinatra tüm karizmasını çizen bir ücret (sadece 8 bin dolar) karşılığı oynadığı o filmde öyle müthiş performans sergiledi ki ertesi yıl en başarılı yardımcı aktör dalında oscar ödülüne layık görüldü. (eksisozluk/the day as heaven wept)asıl konuya (at kafasına) döneyim: bu sahneye ciddi bir filmde göndermede bulunulmuş mu bilmiyorum; zamanla daha da çeşitlendireceğimi düşündüğüm, şimdilik az sayıdaki malzemenin hepsinde, sahne mizahi olarak yorumlanmış. hem benzersiz hem de dehşet dolu olmasından sanırım... at kafası yastık 1 at kafası yastık 2 sevensheaven eğer yönetmen david lynch olsaydı konulu çiziktirmece mario ingiliz kaçık komedi dizisi "the young ones"dan... audi reklamı (sanırım baba'daki oyuncu oynamış yine) king of queens grounded for life arrested development despicable me diğer görseller: en üstteki sevimli at kafası lego at kafası ayrıca bak: "you talkin' to me?" american gothic death of marat (marat'ın ölümü) - david my neighbor totoro bedroom in arles - van gogh nighthawks - edward hopper lunchtime atop a skyscraper - charles c. ebbets tiananmen meydanı 1989 alice
bu bir yorum değildir.. şok halidir.. ben bu yazının başını nerden hatırlıyorum?? daha önce bi yerde yazmış mıydın?? lütfen dejavu deme..
YanıtlaSilderim: dejavu! en az beş farklı paragraf denedim, en son bu oldu.
YanıtlaSilo şaşkınlıkla uyuyakalmışım.. hayırlara çıksın inşallah.. cesaretimi toplayınca yazının hepsini okuycam.. iyi geceler :)
YanıtlaSil