geleceğin dünyasının "şanslı" insanları, şimdiki zamanlarına geçmişin insanlarının gözüyle bakar gibi yapıp kendileriyle hesaplaşmışlar. sonuç komik olmuş: scott dikkers abinin yazıp yönettiği, "the astounding world of the future", bir kısa film. iki üç festivalde ödül de almış.
kısa bilgiden sonra olağan bıtbıtlanmama geçebilirim: neredeyse tüm çocukluğu boyunca, 2000'li yıllar lafı geçtiğinde heyecan dalgaları arasında serseme dönen ve kendini "şanslı" hisseden kuşağın bir temsilcisi olduğumu söyleyebilirim. ancak, "beklenen günler" gelip geçerken, ne değişti, neler oldu pek farkına varmıyor insan. zamanında, "gelecek" çok da abartıldığı için oldukça soğuk kanlıyız hatta umursamaz olduğumuz bile söylenebilir çünkü beklenen şeylerin bir kısmı (mesela ışınlanma!) gerçekleşmedi bir kısmına ise, onları duyduktan/gördükten bir iki gün sonra alışıverdik.
bu alışma durumu çok acayip aslında, geçenlerde eklediğim kabile insanları ile modern insan karşılaşması belgesellerini izlerken de benzer şeyler aklıma geldi. adam güç bela ateş yakıyor, sen ona zippo çakmak veriyorsun, "yorma kendini arkadaşım" diye, ertesi gün parmağını şıklatarak kapağını açıyor! yani belgesellerde öyle bir şey yok tabii, ama yapar hani! insanın alışma süreci ve ona bağlı "normal bu ya!" deme hızı yüksek değerlerde. yarın uzaylılar inse gezegene, en fazla iki gün sürecek şaşırma işimiz, ertesi gün atm sırasında önümüze geçmeye çalışan (kültür farkı!) uzaylıyı kolundan tutacağız, "hop kardeşim, sıra var burda!" diye.
"gelecek süper olacak!" diye düşünenlerin sayısı sanırım geçmişte (30 yıl önce örneğin) öyle düşünenlerden çok daha azdır şimdilerde. bin yıl öncesine de baksan bin yıl sonrasına da baksan, aslında hep az sayıda insan zamanının "süper" şeylerinden yararlanır ya; onca heyecan ne diye o halde? ışınlanmayı, kansere çareyi, ölümsüzlüğü, uçan arabayı, şunu bunu bulsalar, "ah canım yıllardır bekliyordun, al tepe tepe kullan!" demeyecek kimse. bak, uzaya yolculuk yapılabiliyor günümüzde ama milyonlarca insan "dolmuş seviyesine" inmesini (ya da çıkmasını?) bekliyor o olanağın, teknolojinin...
bir de şu var ki, "davulun sesi uzaktan hoş gelir" de demiş geçmişin insanları. aşağıdaki kısa filmi ve bu gelecek muhabbetini, geçmişin bilgece sözleriyle son dakikada ilişkilendirerek "ulan yazdım yazdım nasıl bağlasam da bitirsem şu yazıyı" sorununu da çözmüş olmanın rahatlığıyla, "beş dakikalık bir şey, izle bak, çok komik" diyor, sessizce uzaklaşıyorum.
en azından radyodan şarkı çekmiyoruz artık :))
YanıtlaSil